İlk kitaptaki “kar-kış-kıyamet” gitmiş, yerini “yağmur-bahar-kıyamet”e bırakmıştı. Üçüncü ve son kitapta da “güneş-yaz-kıyamet” gelecek. Aslında hava bir nebze insafa gelmiş, güneş ara ara sıcak yüzünü göstermeye başlamıştı. Ama insanoğlunun kötülüğü var olduğu müddetçe bu üçlemelerdeki yerini sabitlemiş bir “kıyamet” her zaman hayatımızda yer almaya devam edecek. Saçma sapan ve ahlak dışı törelere direnen tertemiz aşklara (Elif-Civan Yusuf), daha iyi ve özgür bir toplumsal yaşam için mevcut sistemin çürümüşlüğünü düzene sokmak isteyen gencecik beyinlere (Orhan, Aynur, Ferit, Murat, Toprak, Halil ve niceleri) ve hayatını bu gençlerin eğitim-öğretimi için hiçe sayan öğretmenlere (Mustafa) dokunan kirli eller oldukça, “kıyamet”in her geçen gün yaşanmadığından kim bahsedebilir ki...!
.
Kendime Not: “...gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.” (s.573)
.
Dosta Not: Serinin bu kitabına başlamadan önce, Maupassant’ın “Horla” uzun öyküsünü okumanızda büyük fayda olacaktır, sıkça bahsi geçiyor.