Ölümün ne kadar ani olduğu, insan yaşamının , o çok önem verdiğimiz onca şeyin, nasılda tek bir an ile gereksiz ve boş işlere dönüştüğünü öğretiyor bizlere bu hikayelerle Tolstoy. Klasik cümleler olduğunu biliyorum fakat ölümden ne kadar korksak da kaçmaya çalışsak da sonuç olarak bir gün her şey bitecek . Bundan en fazla yüz yıl sonra konuştuğumuz tüm insanlar , gördüğümüz onlarca bina , bize hayata bağlayan her şey yok olmuş olucak . Hatta gördüğümüz bazı yıldızlar bile artık gökyüzünde görünmeyecek. Ve en önemlisi de bizi hatırlayan son kişi de öldüğünde hiç yaşamamış olacağız. Şimdiye dek yaşamış olan yüz on milyar insanın arasına girmiş olacağız yalnızca...
Peki neden yaşıyoruz ? Tüm bu gerçekler ortadayken ne için çabalıyoruz ? Bunun cevabı her birimiz için farklı.Yaşamımıza ait her şey bir gün yok olup gidecek olsa bile şuan bu yazıyı yazarken bile her şeye rağmen yaşanmaya değer anlar olduğu için , ölmeden önce yapmak istediklerim için ve her şeye rağmen hayatın yaşanmaya değer olduğunu düşündüğüm için hayat mücadeleme devam edeceğim.
Tolstoy'un bu incecik kitabında, birden fazla hikaye ve bu hikayelerde insandan tavşana kadar her bir canlının ölümle yüzleşmesi, ölümün kaçınılmaz oluşu hikayelerin ana konusu.
Yaşama amacımızı yitirmememiz dileğiyle. Hoşçakalın.