Her kitap herkeste aynı duyguyu uyandırmaz. O kitabı bize özel kılan şey kendimizden bir parça bulmamızdır. Okurken, şu sıralar beni karamsar kitaplara iten ruh halimin " neden daha önce bu kitabı okumadın" diye söylendiğini duyar gibi oldum :) 74 sayfalık bu kitabın kapağını derin bir keder ve gözyaşıyla kapattım..
Hassas, alıngan , kırılgan bir kişiliği var Kafka'nın. Travmalarını ,özellikle babasıyla yaşadığı çatışmaların onda derin izler bıraktığını duymuştum. Bu da onda özgüven ve güvensizlik duygusu yaratmış ziyadesiyle...Ve bunun bir parçası yansıyor kitabına da ...
Gragor Samsa'nın çok zaman öncesinde zaten depresyonda olduğunu, varoluşsal olarak tükenmiş olduğunu anlıyoruz kitabı okurken.Bu çöküntülerinin toleransını görmek istediği yer ev ve ailedir. O yüzden hikâyenin sadece bir evde geçmesinin sebebi budur belki de..
Gerek toplum içindeki konumu ,kapitalist, fabrikasyon sistemine uyum sağlayamamasınn yarattığı tükenmişlik duygusu ,gerekse aile içindeki konumu, onun maddi kaynak olarak var olduğu gerçeğini yaşatıyor ona.
Dönüştüğü yeni haliyle ailenin kendisine duyduğu sevginin asıl biçimiyle yüzyüze geliyor Samsa. Önceleri sevgilerini esirgemiyorlar elbet ama sonrasında onu bir yük olarak görüyorlar ve Samsa aile efradının içinde de tıpkı dışarıda olduğu gibi sadece maddi getirisi varsa varliğini devam ettirmiş bir özne olarak kabul buluyor kendini.
Önceleri insan, sonraları sistem içinde bir böcek, en sonunda bu fiziksel değişimle aile içinde de dışlanmış Samsa'nın varlığı her anlamda sona eriyor, büyük bir metanet, teslimiyet ve kabullenmişlikle...