Dünyadaki Yerimizin İzini Sürmek
Kimi insanlar var, kısacık ömürlerine büyük anlam sığdırıyor. Örneğin Atatürk, vefat ettiğinde yalnızca 56 yaşındaydı. "Hezarfen" yani bin bilimli olarak nitelenen Ulu Önder'in kısacık ömründen geriye yoktan var edilmiş bir ulus ve sayısız devrimle inşa edilmiş yeni bir devlet kaldı. Dünya tarihine baktığımız zaman; ömürleri küçük, kendileri büyük insanların ilham verici hikâyelerine de rastlıyoruz. Kimi insanlar da var ki, ne kadar yaşasalar da kimseye bir faydaları dokunmuyor. Konu da bu ya: Anlamlı bir hayat yaşadıktan sonra ne kadar yaşadığımızın bir önemi yok. Bana kalırsa insan yaşamının temel gayesi de bu kadar basit.
Çok eski zamanlarda, taşradaki bir oğlan ve kız hakkın­da "
Daphnis ile Khloe'nin Aşkı
Daphnis ile Khloe'nin Aşkı
" adlı küçük bir hikaye yazan bir Yu­nan hikaye anlatıcısı vardı. Bu, oğlan ve kızın sebebini bilmeden birbirlerine nasıl aşık olduklarını, birbirlerine söyledikleri tüm o masum şeyleri, yetişkinlerin onlara nasıl şefkatle güldüklerini ve yaşamın en basit kaidele­rini öğrettiklerini mümkün olan en basit dilde anlatan küçük bir hikayeydi. Ne kadar da önemsiz bir konu, diye düşünebilir bazıları. Ancak dünya üzerindeki her dile çevrilen bu hikaye, bize hala yeni bir hikaye gibi geliyor ve onu her tekrar okuyuşumuzda daha da güzel görünüyor, çünkü masumiyet ve gençlik hissine dair bazı hakiki ve hassas şeyleri öğretiyor. Bu hikaye, tasvir ettiği kız ve oğlandan asla daha fazla ihtiyarlayamaz.
Sayfa 22 - Okuma ÜzerineKitabı okudu
Reklam
Karakter sadece basit bir konu değildir. Eğilimlerin ve düşüncelerin karmaşık bir sonucudur.
Bireyden Topluma
Bana bugüne değin 'insanları sev' dedilerse ve ben de sevdiysem, bundan ne sonuç çıkıyordu? Ne sonucu çıkacak, ben kaftanımı ikiye bölüp yarısını komşuma veriyordum ve böylece ikimiz birden, hani şu bilinen atasözümüzde olduğu gibi, "Birkaç tavşanın ardından koşan hiçbirini yakalayamaz.” diyen atasözümüzdeki gibi, yarı çıplak kalıyorduk. Bilim ne diyor? Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır. Eğer kendini seversen, işini gerektiğince yaparsın, kaftanın da bölünmeden, bütünüyle senin üzerinde kalır. Bu arada ekonomi, bu bilimsel gerçeğe şunu ekliyor: toplumda ne kadar çok insanın işleri yolunda olursa, diğer bir deyişle, kaftanlar ne kadar bütün kalırsa, toplumun temelleri de o kadar sağlam ve genel gidiş o kadar yolunda olur. Böylece kendim için kazanmakla, herkes için de kazanmış oluyorum, komşumun ikiye bölünmüş bir kaftan değil, bunun daha fazlasını, üstelik de birilerinin cömertliğiyle değil, tüm toplumun genel ilerleyişiyle elde etmesine olanak sağlamış oluyorum. Basit bir düşünce, ama ne yazık ki, içinde bulunduğumuz heyecan ve ütopya yüzünden uzun süre akla gelmedi. Oysa sanırım, fazla zekâya gerek gösteren bir konu değil...”
Sayfa 141Kitabı okudu
Deep..
Mesela bak, burada yazdığına göre nörolojik rahatsızlıklar büyük bir sıklıkla eylül ve kasım ayında doğanlarda görülüyormuş. Ayrıca kalp hastalıklarının en çok görüldüğü kişilerde mart ayında doğanlarmış. Yani mesele basit burç yorumları değil. Ortada daha derin bir konu var aslında.
Onların ger- çek hayattan filan anladığı yoktu ve yemin ederim beni en çok kızdıran da buydu. Hatta tam tersine, en basit, en göze çarpan gerçekleri şaşılacak bir aptallıkla karşılıyorlardı; o yaştan beri sadece kuvvete, başarıya tapmaya alışmışlardı. Doğru, fakat küçük, aşağı görülmesi, ezilmesi âdet olmuş her şey, onların hayâsız, merhametsiz alaylarına konu oluyordu. Akıllarını rütbeyle bozmuşlardı; on altı yaşında delikanlılar işi az, yan gelip yatılacak işlerden dem vuruyordu.
Reklam
972 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.