Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Hayır Zeze. Konu bu değil. Nesnelerin ve varlıkların kaderini kabullenmeliyiz. Seni çok özleyeceğim. Özlemini, hayatın güzelliği ile gidermeye çalışacağım; çünkü güzellik bir boşluğu doldurmaya çalışır, şefkat, sevgi denilen basit bir şeyi. Çocuk yüreğinin yumuşaklığını. İşte bunu kimse bulamaz, ne yıldızların güzelliğindene ay ışığının yansımasında. Güzellik beni yavaş yavaş yatıştırır, sevginden yoksun kalmanın yüreğime verdiği hüznü bastırır.”
Sayfa 219Kitabı okudu
İş yaparken para nasıl önemli bir unsursa, konu ilişkilere geldiğinde en önemli unsur sevgidir. Sevgi bizim için çok zor görünür ama aslında çok basittir ve çocuklar bunu biz yetişkinlerden çok daha kolaylıkla gerçekleştirirler. Neden bu kadar basit ve temel bir duyguyu alıp onu acı ve korkuyla karmaşık bir hale getiririz?
Sayfa 94
Reklam
Galiba beni çocuk, hatta dünyada en basit şeylere aklı ermeyen bir bebek sanıyordu. Mesela, onunla bazen bilim ve kitap dışı bir konu üzerine konuştuğumuz vakit, sorularımı çok kısa cümlelerle, belli ki, sırf nezaket icabı cevaplandırırdı. Birçok defa kendi kendime sorardım: Benden istediği bu karmaşık bilgileri ne yapacak bu adam? Hatta sohbetlerimiz sırasında onu göz ucuyla süzerdim: Sakın benimle alay etmiş olmasın? Ama hayır, ciddi ve dikkatle dinlerdi; gerçi bazen pek de dikkatli olmazdı ve bu durum beni kızdırırdı. Sorularını doğruca, açıkça sorar, ama verdiğim karşılıklara pek şaşmaz, hatta bazen kayıtsızlıkla karşılardı… Sanki hakkımda uzun boylu kafasını yormadan şöyle bir yargıya varmıştı: Benimle başka insanlarla olduğu gibi konuşulmazdı ve kitaplardan başka konulardan anlamadığıma, anlayacak yetenekte olmadığıma göre, beni boşu boşuna böyle konularla yormamalıydı.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Antikçağ Bilgelerinden Öğütler
Dostluk hakkında çok fazla şey yazdığım için şimdi tam da dikkat çekmenin sırası olan bir konu var. Siyaset aldatma, ihanet ve hainlikle doludur. Gerçek dostların nasıl ayırt edileceklerine dair uzun bir tartışma yapmak niyetinde değilim ama yine de basit bir tavsiye vermek istiyorum. İyi karakterin, geçmişte bazı insanların seni kıskanıyor olmalarına karşın dostunmuş gibi davranmalarına yol açtı. Bu nedenle Epikharmos'un bilgece sözlerini hatırla: "İnsanlara kolayca güvenme!"
Batı'da sürgünde bulunan Tibetli Chögyam Trungpa, meditasyon yapan kimsenin, aklını çelen düşüncelere karşı tutumu için şöyle demektedir: "Düşünceler belirdiği zaman, onları konu olarak değil de (konunun etkisine kapılabilir­ siniz) sadece düşünceler olarak izleyiniz. İnsan meditasyon yaparken düşüncelerini engellemeye çalışmamalı, fakat düşüncelerin geçici ve değişici olduğunu da unutmamalıdır. Düşüncelere ne kapılmalı, ne de engellemeli, yalnızca izleyip tekrar meditasyon objesi üzerine dönmelidir. Amaç, fark gözetmeden yada bir çaba göstermeden herşeyi kabul etme yeteneğini geliştirmektir. Bu, meditasyonun ana tekniğidir, gayet basit ve açıktır. Kontrollu ve huzurlu olmak için özel bir çaba, bir uğraşma gerekmemelidir."
"Gönül almak basit, affedilmek isteyen çabalar mahcup olan özrünü diler erdemli olan yanlışını kabul eder konu kapanır unutulur her şey. Ama kimse sizin yaptığınız hatayı hiçbir çaba görmeden kendi içinde halletmek zorunda değil."
Reklam
Peki, dişlerimiz neden çürür? Aslında bu konu da ağız mikrobiyotamız ile ilgilidir. Ağzımızda yaşayan bir grup bakterinin bize verdiği kötü bir hediyedir. Streptococcus mutans adı verilen bir bakteri grubu, ağızda oldukça dominant bir gruptur ve ağızdaki diğer türlerle de sürekli mücadele içindedir. Bilin bakalım bu organizmalar ile ortak olan en belirgin özelliğiniz nedir? Sizin kafanızdan tahmin olarak neler geçti bilmiyorum ama bu bakterilerle insanların en temel ortak özelliği, şekere olan aşklarıdır. Bu bakteri grubu da şekere bayılır. Ne zaman şeker tüketseniz onlar da sizin ziyafetinize ortak olurlar. "Aman canım bakterinin yediğinden ne olacak, o da yesin garibim" diye düşünebilirsiniz ama durum keşke bu kadar basit olsaydı.
Mesela bak, burada yazdığına göre nörolojik rahatsızhklar büyük bir sıklıkla eylül ve kasım ayında doğanlarda görülüyormuş. Ayrıca kalp hastalıklarının en çok görüldüğü kişiler de mart ayında doğanlarmış.' Yani mesele sadece basit burç yorumları değil. Ortada daha derin bir konu var aslında"
(...) Konya alçılarında bağdaş kurarak oturan kaftanlı figürler, havaya kaldırdık­ları ellerinde birer balık tutan, ayakta insan figürleri, kentaurlar da görül­mektedir. Bunlarla saray ileri gelenlerinin ve astrolojik sahnelerin canlan­ dırıldığını kabul edebiliriz. Anadolu Selçuk saraylarının alçı ve çini malzeme­ sinde görülen ikonografik
Sayfa 84 - Alçı Süsleme ve Duvar Resmi Bölümünden.
12. yüzyıldan Saltuklu eseri Erzurum Tepsi Minare ve Artuklu eseri Harput Ulu Camii minareleri gibi erken örnekler oldukça basık ve kalın gövdelidir. 13. yüzyıl örnekleri daha ince uzun olmaya başlar. İlk yarıdan olan örnek­ lerde dekor henüz çok sadedir. Düz kilit örgülü gövdede sırlı tuğlalı veya çi­ni mozaikli basit bilezikler görülür. 6unlar
Sayfa 70 - * Kültür bir mozaiktir ve geçmişin, geçmişe dair birikimin izlerini taşır. O nispette yaratma tabiri yaratılmış olana yalnızca keşfetme imkanı verir. Zira akılda beden misafirhanesindendir.
Reklam
"Gönül almak basit, affedilmek isteyen çabalar, mahcup olan özrünü diler, erdemli olan yanlışını kabul eder konu kapanır unutulur her şey ama kimse sizin yaptığınız hatayı hiçbir çaba görmeden kendi içinde halletmek zorunda değil."
Neden, basit, sıradan bir doğa parçası, kimi ressamların ona verdikleri ışıkla sizde hiç bir bayağı izlenim oluşturmaz... hatta, tersine, haz verir, huzur verir, sükûnet verir de... aynı konu başka kimi ressamların elinde bayağılığa, çirkinliğe dönüşür?
“Seni akıl yürütürken dinlediğimde,” dedi [Watson], “konu bana da o kadar komik derecede basit geliyor ki, bunu kendim de rahatça yapabilirmişim gibi hissediyorum, oysa bana izlediğin yolu tamamen izah edene kadar muhakemenin her bir aşamasında afallayıp kalı- yorum. Halbuki ben de gözlerimin seninkiler kadar iyi gördüğünden eminim.” [Holmes] bir sigara yakıp kendini koltuğa atarken, “Elbette,” dedi. “Sen de görüyorsun ama gözlem yapmı- yorsun. Aradaki fark ortada. Örneğin, antreden bu salona çıkan merdiveni sen de defalarca kez görmüşsündür.” “Pek sık.” “Ne kadar sık peki?” “Herhalde yüzlerce kez gördüm.” “Peki o zaman kaç basamak var?” “Kaç basamak mı? Bilmem.” “Aynen öyle! Gözlemlemedin çünkü. Ama gördün.
Sosyal yapıda, temel direklerden sayılan siyasi yapılanmalar, iktisadi yapı vb onlarca hususta değişiklik olmuştur. Bunlar kavranmadan layığınca fıkıh üretilebileceğine kâni değilim. Bunların kavranmasının sanıldığı gibi çok basit bir konu olmadığını bilmekteyim. Yani bir iktisat tarihi, bir siyaset tarihi eseri okuyarak olacak bir iş değildir. Gerçekten çağı kavrayabilmek, ciddi bir entelektüel emek gerektirmektedir. Aksi halde elma ile armutları mukayese edip sonuçları "Allah bunu istiyor." biçiminde ifade etmekten öteye geçilemez.
Samle Çağla yazdı... MEHMET BİNBOĞA’NIN, “ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ” ADLI ROMANI HAKKINDA BİR İNCELEME DENEMESİ...Samle Çağla Mehmet Binboğa'nın geçen yıl birinci cildi yayımlanan "Efelya" seri romanının ikinci cildi, "Şiirkent'in Narçiçeği" adıyla İzan Yayınlarından çıktı. Kitabın kapak dizaynı, Efelya'da
1.180 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.