Sefalete duyulan her türlü merhamet doğanın düzenine karşı işlenmiş hakiki bir suçtur. Biz bireyler arasında yarattığı dengesizlik, eşitsizliğin hoşuna gittiğini kanıtlamaktadır. Çünkü bunu yaratan da odur ve bünyesinde bunu istemektedir. Zayıflara hırsızlık yaparak durumu düzeltme olanağı verdiğine göre, güçlülere de yardımı reddederek eski duruma dönme olanağı sağlamıştır.
O gözlerde, asla ceylanınkinden okunan yalvarmayı göremezdiniz. Onun bakışları, meydan okurdu. Savaşa çağrı anlamında meydan okumaz, sakince, seninle ben eşitiz derdi...
Eski bir avcı, emekli bir Büyükelçinin ağzından ülkemiz yaban hayatının nasıl korunduğu ve avcılığa yönelik hangi düzenlemelerin yapıldığına dair mücadelenin tarihi. Her doğa korumacı ve gerçek avcının okuması gereken, akıcı bir dille yazılmış önemli bir tanıklık.
Aslında çölde her şey işkencedir. Nefes almak, o kumla yoğrulmuş havayı solumak, susuzluktan kavrulmak, gölgesiz kalmak, çölde olmayan şeyi, yani suyu düşündüğünüz an ve ileride su varmış gibi görünen serap da birer işkencedir.
Meşe biten toprakta, hemen hemen hiç başka ağaç gözükmez. Dağ taş, dere tepe sırf meşedir. Meşeler, kalın, kısa gövdelidir. Dalları güdüktür. En uzun dalın uzunluğu bir metreyi geçmez. Koyu yeşil yapraklar üst üstedir. Toprakta, sağlam, toprağa bütün güçleriyle yapışmış dururlar. Hiçbir güç onları oradan ayıramayacakmış gibi gelir.
“.. Ah! O bahçede olanlar! Hiç bahçeniz olmadıysa bunu anlayamazsınız, eğer bir bahçeniz olduysa orada olup bitenleri anlatabilmek için bütün bir kitabı doldurmanız gerekeceğini bilirsiniz.”
İçgüdüsel davranışın ürünü olan bir kuş yuvası bile, dünyanın dört bir yanında inşa edilen blok apartmanlara kıyasla daha çok çeşitlilik içeriyor, doğal çevreden yararlanmayı daha iyi beceriyor.