3 saat 15 dakikalık filmin yaklaşık 100. dakikasında geminin buz dağına çarptığını düşünürseniz, kalan 95 dakikanın su içinde geçtiğini görürsünüz. Yani oyuncular setin hiç de azımsanamayacak bir kısmında saatlerce suyun içinde kalmışlardı. Soğuğa dayanamayanların başındaysa Winslet geliyordu. Hatta Winslet bu yüzden zatürreye bile yakalandı ve bir daha Cameron’la çalışmamaya yemin etti…
“Öyle günler oluyordu ki, ‘Aman Tanrım, regl oldum, bugün o buz gibi soğuk suya giremem,’ diyordum. Bir düşünün; yedi ay, yedi regl dönemi. Bir gün ayağa kalkıp herkese, ‘Dinleyin, eğer set aniden Jaws filmine dönerse, bu benim hatam olabilir,’ dediğimi hatırlıyorum.”
Onları yok etmek için çırpınan bu kadar çok yaratığı bir arada görmek Alice'in nefesini kesti ve içinde bir panik rüzgarı estirdi. Ama buna engel olup, derin bir nefes aldı ve ''Pekala. Hadi başlayalım. '' dedi.
Sayfa 33 - İndigo yayınevi, Alice Abernathy karakteriKitabı okuyor
"kaybolmuş gibi yapmazsam, kaybolacağım. bence herkesin bir ideali vardır. ama herkes bir şeyi atlıyor: tanrı’nın ideali yok." der godard küçük asker filminde.
Yanıtlarımla da yetinmez, "Gerçekten mi? " dersin, "Ciddi misin?" ya da "Yemin et! " Bir kez daha onaylatmak istersin. Sana bütün soruların için tek bir yanıt vermeye kalkışmak, "Söyledim ya! " diye kestirip atmak ne kaba ve aptalca bir davranış olurdu! Tekrarın ve hayatın güzelliğini reddetmek olurdu. Hayat tekrardan ibarettir çünkü. Hayatın gücü tekrarın gücüdür. Günlerin, ayların, mevsimlerin gücü. Tabii bir de şiirin. Şiirlerin tekrar eden dizelerinin gücü. Dinlere ne demeli? Hindu' nun mantrasını tekrar etmesi, Müslüman' in tespih çekmesi ve senin "Yemek güzel olmuş mu? " diye sorman...
Bir filmi, bir tek defa izleyerek o film üzerine yazı, eleştiri yazmanın mümkün olamayacağını, sayın sinema yazarı arkadaşlarımıza hatırlatmakta yarar görüyorum. (Ortalama bir seyirci ilk seyredişte bir filmin ancak yüzde 30'unu görüp algılayabiliyormuş). Hal böyle olunca, algılanma süresi bu kadar kısıtlı bir sanatın anlatım gücü konusunda, bütün sinemacıların takkeyi önlerine koyup düşünmelerinde, bu kadar yüzeysel bir sanatla, örneğin roman yoğunluğunda şeyler anlatamayacaklarını farketmelerinde, boşa emek harcaramalar açısından epey yarar vardır sanyorum.
Filmlerin de canı vardır ve çoğu zaman oradaki kahramanlar, yaşayan kanlı canlı bireylerdir. İyi film, güçlü filmdir. İnsan bu güçten etkilenmeli ve bu yüzden harekete geçmelidir. Böyle filmler duyguları harekete geçirerek insan ruhunu dönüştüren filmlerdir. İyi bir terapist gibi; telkin etmezler, öğretmeye çalışmazlar, yalnızca yol arkadaşıdırlar. İyi filmler insanın kalbinde kıvılcımlar çakar, ateş yakar. Ateş dünyayı değiştirmiştir. İyi filmler de değiştirir. İyi film yapmak istiyorum!
"Yani hep böyle hep aynı yerde ertesi gün ne olacağı belli bir şekilde tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayarak mı geçecek bir ömür?"
|Hayat, Zeki Demirkubuz
' — Eğer sosyete bunu onaylamayacak olursa benim için faretmez, -dedi Vronskiy,- ama akrabalarım benimle akrabalık ilişkilerini sürdürmek istiyorlarsa, karımla da aynı ilişkiler içinde bulunmak zorundalar. '
Sayfa 688 - İş Bankası Kültür Yayınları pdfKitabı okudu