Savaşmak, öfke, ele geçirme ve üstünlük kurma gayretiyle, nefret toplumu yaratıp bozulmayı sadece gençlere yüklemek, başkasının kanı üzerinden yarar elde etmeyi ummakla eş değer. Bütün bunlar yaşadığı miz yılda vardı. Bütünüyle gençlerin yaratısı değildi. Toplumda olan her türlü zayıflığı ve bozulmayı gençlere yüklemekse gerçekten haksızlık. İnsanlık bir döngü. Birlikte yaşadıklarımız arasında gençleri eleştirdiğini unutup ömrünün kalanında gençliğini, gençken sahip olduklarını özlemeye, onu geri çağırmayan kaç kişi çıkar? Montesquieu: "Bir ulusun gençleri bozulmaz, onlar ancak yetişkinleri bozulduğu zaman bozulur." demekte haksız mıdır?
Ergen kavramının icadına katkısı bulunan, bir başka mobil aygıt olan arabalardan on yıllar sonra, iPhone ve ardılları kendini ifade etmenin, bağımsızlığın ve birbiriyle takılmanın yeni cevval enstrümanları oldu.
Ergenlik, yirminci yüzyılın en sıra dışı icatlarından biridir. İnsanlar on üç yaşına on binlerce yıldır giriyor ama ancak yakınlarda bunun özel bir şey olduğu, çocukluk ve yetişkinlik arasındaki köprünün kendi özel adını hak ettiği düşünülmeye başlandı. "Ergen" terimi 1900'lü yılların başında ortaya çıkmış, fakat özel bir merak uyandırmamıştır. Hatta 2. Dünya Savaşı'na dek, gündelik basında "ergenlere" ilişkin bir havadise rastlamak neredeyse imkânsızdı.
Ama nedense son birkaç on yılda, ulusal medya ergenlere dair büyüyen bir takıntı beslemeye başladı, bunun müstehcen bir yanı olmasa da tamamen sağlıklı bir yaklaşım olduğunu söylemek güç. Medya yorulmak bilmeksizin gençlerin kullandığı uygulamaları, dinledikleri müzikleri, takip ettikleri markaları daha doğru bir imlayla #markaları - izleyip duruyor. Son birkaç yıldır, en hızlı büyüyen şirketler; bir bilgisayarı, akıllı telefonu ya da sanal gerçeklik uygulamasını nasıl kullanacağını bilen gençler tarafından hızla benimsenen yazılım ve teknoloji şirketleridir. Eğer eski uygarlıkların çoğu gerontokratik, yani yaşlıların egemen olduğu toplumlarsa, günümüz kültürü tamamen ergenlerin hakimiyetindedir, gençlerin beğenilerinin idare ettiği, eski kafalı yaşlılarin ise sonsuza dek onları yakalamaya çalıştığı bir çağ.
“O zamanlar yeni yetme bir oğlandı, sadece gençlere özgü, uçsuz bucaksız, neredeyse sonsuz bir hayatı olduğu duygusuna sahipken belki de ilk kez burada bu yerde kendini bir gün sineye gibi hissetmişti.”
Evet evet, şimdiki gençliğin şansızlığı şu ki doğru bir ergenlikleri yok artık; erotik, politik, ahlaki ve benzeri yönden her şey birbirine girdi, boca edildi, tek bir kaba atıldı!
Gençlere yalan söylemek yanlıştır.
Yalanların doğru olduğunu göstermek yanlıştır.
Tanrı'nın gökyüzünde oturduğunu ve yeryüzünde işlerin yolunda gittiğini söylemek yanlıştır.
Gençler anlar ne demek istediğinizi.
Gençler halktır!
Güçlüklerin sayısız olduğunu söyleyin onlara,
Yalnız gelecek günleri değil, bırakın da, yaşadıkları günleri de açıkça görsünler. Engeller vardır deyin, kötülükler vardır
Varsa var ne yapalım,
Mutlu olmazlar ki değerini bilmeyenler mutluluğun
Rastladığınız kusurları bağışlamayın! Tekrarlanırlar sonra, çoğalırlar...
Ve ileride çocuklarımız, öğrencilerimiz bağışladık diye o kusurları
Bizi bağışlamazlar...
"Halkın bu gelenekçi ve muhafazakar anlayışına karşılık gençler ve aydınlar, daha geniş bakmaya eğilimli ve istekli olurlar. Değişiklik, onlar için bir macera bir hevestir; her ne kadar bilinmeyen bir yığın olayı karşılarına çıkarsa da."
"Gençler, ataerkil bir yolda yetiştirilince, evlilik öncesi kur döneminde öğrenmeleri gerekeni, çoğu zaman 'ilk evlilik' ten geçerek öğrenmek zorunda kalmaktadırlar."