Çocuğumuz ergenlik çağına gelince arkadaşlarını suçlar,"benim çocuğum arkadaş kurbanı oldu," deriz. Ama çocuk, arkadaş değil; ilgisiz, sevgisiz, anlayışsız anne ve babanın ihmal ve istismarının kurban olmuştur.
Yüzünü ufkuma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Yüreğim kaldırmıyor artık bu yükü
Evler ağırlığımı taşımıyor
Yılların ağından toplayıp düşlerimi
Ömrümü bir su gibi yollara dökeceğim.
Kimseler anlamak istemeyecek biliyorum
Bunalmış bulutların bu sırasız sağanağını
Bir sen varsın güvenebileceğim
Bilen anlayan bağışlayan
Gökyüzü kadar engin
Elini
Yüzünü ufkuma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Yüreğim kaldırmıyor artık bu yükü
Evler ağırlığımı taşımıyor
Yılların ağından toplayıp düşlerimi
Ömrümü bir su gibi yollara dökeceğim.
Kimseler anlamak istemeyecek biliyorum
Bunalmış bulutların bu sırasız sağanağını
Bir sen varsın güvenebileceğim
Bilen anlayan bağışlayan
Gökyüzü kadar engin
Elini
Ömer b. Abdulaziz hilafet makamına geçince, yeni görevini tebrik etmek için heyetler onu ziyaret etmeye geliyordu. Gelen heyetlerden birisi, grup adına konuş mak üzere küçük bir çocuğu sözcü olarak seçmişti. Halie Ömer, çocuğa:
"Konuşmak için bunlar, yaşça senden daha büyük bi risini bulamadı mı?" diye sordu.
Çocuk:"Ey mü'minlerin emiri! Eğer iş, yaşın büyüklüğünde olsaydı, o zaman şu makamında senden daha yaşlı birisi olurdu. Ey mü'minlerin emiri! Bilmiyor musun, insan iki küçük uzvuyla; dili ve kalbiyle insandır" cevabını verdi.
Evet, madem bugün pazar, madem ben Cioran’dan sonra “Pazar öğleden sonra hüznü”ne değinen bir okumlama daha yaptım bugün; biraz ev ödevi’nden, evden kaçmak isteyen çocuklardan, biraz da pazar öğleden sonra hüznünden bahsedeyim.
Ama şey, ben farklı bir pazar hüznüne değineceğim. Yıllar önce karaladığım bir satırda dediğim gibi: az haneli köylerin
yeniden bir çocuğum. düş gören bir çocuk. yalnız bir çocuk. neden büyümeli? istemiyorum. hiçbir zaman istemedim. ama zaman durdu, ben devam ettim. aslında, kimse insanların acıya katlanma gücünü bilemez. tek bilen kendi yüreğimizdir. ve neye yarar?
neye yarar adam? beni işitiyor musun? konuş, adam. öğret bana yeniden, güneşi uyandırmayı. devam etmek, ilerlemek, gelip geçmek zorunluluğunu kabul etmeyi. ilerlemek ve güneşi uyandırmak, güç değil mi adam? yalvarırım, bunu senden son kez istiyorum, yanıt ver; büyük insanlar güneşi nasıl uyandırabilirler? yalnızca bu kez. yanıtını duymadığımdan ıslık çalıyordum, sonra sis içinde şarkı söylemeye koyuldum:
...