Çocuğumuz ergenlik çağına gelince arkadaşlarını suçlar,"benim çocuğum arkadaş kurbanı oldu," deriz. Ama çocuk, arkadaş değil; ilgisiz, sevgisiz, anlayışsız anne ve babanın ihmal ve istismarının kurban olmuştur.
Yüzünü ufkuma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Yüreğim kaldırmıyor artık bu yükü
Evler ağırlığımı taşımıyor
Yılların ağından toplayıp düşlerimi
Ömrümü bir su gibi yollara dökeceğim.
Kimseler anlamak istemeyecek biliyorum
Bunalmış bulutların bu sırasız sağanağını
Bir sen varsın güvenebileceğim
Bilen anlayan bağışlayan
Gökyüzü kadar engin
Elini
KONUŞ ÇOCUCUM
Yüzünü ufkuma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Yüreğim kaldırmıyor artık bu yükü
Evler ağırlığımı taşımıyor
Yılların ağından toplayıp düşlerimi
Ömrümü bir su gibi yollara dökeceğim.
Kimseler anlamak istemeyecek biliyorum Bunalmış bulutların bu sırasız sağnağını
Bir sen varsın güvenebileceğim
Bilen anlayan bağışlayan
Gökyüzü kadar engin
Elini alnıma koy çocuğum.
Yüzünü ufkuma tut çocuğum
Ben buradan gideceğim
Yüreğim kaldırmıyor artık bu yükü
Evler ağırlığımı taşımıyor
Yılların ağından toplayıp düşlerimi
Ömrümü bir su gibi yollara dökeceğim.
Kimseler anlamak istemeyecek biliyorum
Bunalmış bulutların bu sırasız sağanağını
Bir sen varsın güvenebileceğim
Bilen anlayan bağışlayan
Gökyüzü kadar engin
Elini
Ömer b. Abdulaziz hilafet makamına geçince, yeni görevini tebrik etmek için heyetler onu ziyaret etmeye geliyordu. Gelen heyetlerden birisi, grup adına konuş mak üzere küçük bir çocuğu sözcü olarak seçmişti. Halie Ömer, çocuğa:
"Konuşmak için bunlar, yaşça senden daha büyük bi risini bulamadı mı?" diye sordu.
Çocuk:"Ey mü'minlerin emiri! Eğer iş, yaşın büyüklüğünde olsaydı, o zaman şu makamında senden daha yaşlı birisi olurdu. Ey mü'minlerin emiri! Bilmiyor musun, insan iki küçük uzvuyla; dili ve kalbiyle insandır" cevabını verdi.