Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Lyudmila Dmitriyevna Polyanskaya, köy öğretmeni;
Elinde balta ve yay olan bir insan ya da elinde bomba atar ve gaz odası bulunan bir insan herkesi öldürmeyi başaramaz. Ama elinde atom olan bir insan... İşte o zaman... İşte o zaman bütün dünya tehlike altındadır...
Sayfa 350 - KafkaKitabı okudu
Profesörün dostları da kendisini eleştirerek şöyle diyorlardı: "Senin bu kararının, düşünmeden yapılmış bir iş olduğunun farkında mısın? Köy okullarında öğretmenlik senin neyine gerek? Şöyle böyle liseyi bitirmiş olan hemen her genç, senin köyüne rahatlıkla öğretmen olabilir. Fakat Moskova üniversitesi senin gibi bilim adamını bir daha kolay kolay bulamaz. Bir köy okulunun öğretmeni olmak için, ne senin zekâna, ne de senin bilgine gerek vardır! Ne yapmak ve nereye doğru gitmek istediğini bir kere daha düşün!.. Üniversite profesörlüğü nerede, köy öğretmenliği nerede?.. Bir profesörün köy öğretmenliğini kabul etmesi demek, üniversitenin temellerini sarsması demektir. Artık bundan sonra büyük bilginlerimizin kitaplarını köy odasının sobasına atıp da orasını ısıtmaya mı sıra geldi? Bir kez daha düşün!.
Sayfa 8 - Zafer yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu genç profesör, kendi arzusu ile üniversitedeki eğitim ve öğretim çalışmalarına son veriyordu. Herkes, "Ama neden?" diye birbirine soruyordu. Genellikle bu soruya verilen cevap şöyleydi: "Niçin mi diyorsunuz? Bir köyde, sıradan bir köy öğretmeni olmak için!.."
Sayfa 9 - zafer yayinlari
Ve daha nice sorunlarla...
Sütün pahalılığından yakınan kentli küçük tüccar akşam evine gelen konuklarıyla, çocuklarının gittiği okuldan konuşuyordu. Onlara göre, ne ilkokulda, ne lisede saygınlığı olan öğretmen kalmamıştı. Nerde onların öğrencilik zamanlarındaki o eski öğretmenler! Şimdiki öğretmenlere öğretmen demek için bin tanık göstermek gerekirdi. Çünkü bunlar,
Sayfa 195 - Nesin Yayınevi
Öyle yapacağım. Bir zamanlar bir çift New Englandlı oğlan varmış ikizlermiş. İyi h uyluluk, zayıf ahlak ve kişisel görünüm açısından benzerlermiş. Pazar Okulu'nda örnek gösterilirlermiş. George, on beş yaşında bir balina gemisinde miço olarak çalışma ve Pasifik'e açılma fırsatı yakalamış. Henry köyde, evinde kalmış. On sekiz yaşındayken, George, gemide tayfa ve Henry ise i leri seviye İncil dersi öğretmeni olmuş. George, yirmi iki yaşına gelfiklerinde, denizde ve Avrupa ile Doğu limanlarındaki denizci pansiyonlarında kazandığı kavga alışkanlıkları ve içki alışkanlıkları sebebiyle, Hong-Kong'da basit bir kabadayı hal ine gelmiş ve işsiz kalmış; Henry ise Pazar Okulu'nun amiriymiş. Yirmi altı yaşında George bir boş gezen, bir berduşken; Henry köy kilisesinin papazıymış. Sonra George eve dönmüş ve Henry'nin misafiri olmuş. Bir akşam, adamın biri evin önünden geçiyormuş ve Henry acınası bir gülüşle şöyle demiş, "Rahatsızlık verme niyeti olmaksızın, şu adam bana her gün canımı acıtan fakirliğimi hatırlatıyor, çünkü yanında yığınla para taşıyor ve hayatının her akşamında buradan geçiyor:' Bu dış etki bu yorum George için yeterliymiş, ama adama pusu kurup onu soymasına sebep olan, bu dış etki değilmiş. Bu dış etki sadece on bir yılın birikimi olan bu tip etkileri temsil ediyormuş ve uzun süren gebelik dönemlerinin hazırlamış olduğu eylemi doğurm uş. Henry'nin aklına adamı soymak hiç gelmemiş onun külçesi yalnızca temiz su buharına maruz kalmış; ama George'unki civa buharına maruz kalmış.
Kirizmanın ne olduğunu biliyor musunuz? Toprağı bir metre derinlikte kazacaksın. Altını üstüne çıkaracaksın. Üstünü alta indireceksin. Böyle böyle bütün tarlayı alt üst edeceksin. Asmalar bu toprağa döşenecek. Biz aldık bunu. İşte çocuk aklı. Otuz santim, kırk santim kazarak bitirip verdik on günde. Tarım öğretmeni geldi: "Oho oho! Aferin aslanlara! Maşallah maşallah! Bravo bravo bravo! Gelin bakalım bir ölçelim!" dedi. Bir kazma aldı. Sapı şöyle bir metre. Ters getirdi. Soktu toprağa. Çöktü üzerine. Otuz kırk santim gitti. Daha fazla gitmez. Başka yerleri denedi. Bütün tarlayı yoklayıp bitirdi. Hepsi aynı:" Yahu hep böyle mi yaptınız? Ben de sanıyorum, iyi kazdınız..." Sonunda, "Haydi çark, yeni baştan!" dedi. Yeni baştan başladık. Bu kez öyle on gün değil, kırk günden fazla uğraştık.
Sayfa 25 - Literatür Yayıncılık
Reklam
Savaştepe Köy Enstitüsü öğretmeni Nazif Evren şöyle diyor: “Bir ayda iki bina yapıveren öğrenciler, dinlenme saatlerinde bile okuyorlardı. Cepleri kitap ve dergi doluydu. Akşamları çamlara asılı fenerlerin ışığı altında, çamlıkta okuyorlardı. Köy Enstitülerinden yetişenler, öğrencilik dönemlerinden başlayarak yoğun bir şekilde okudular. Çocuklarını, öğrencilerini de okuttular. Bugünkü düzeylerine okuma alışkanlıklarını yaşamları boyunca sürdürerek geldiler. Bana göre okuma işi budur” Sürdürüyor Evren: “Bir gün Eskişehir’den bir taksiyle üç kişi geldi Çifteler Köy Enstitüsü’ne. Öğrencilerin bavulları arandı. Eğitim konusunda Hasan Âli Yücel, Hakkı Tonguç, Rauf İnan, Fuat Baymur, Muvaffak Uyanık, Refik Durlu, Kemal Kaya, Halil Fikret Kanat, Fuat Gündüzalp gibi yazarların kitapları, Varlık ve Gökbörü gibi dergiler ve klasiklerden kitaplar vardı. Sabaha kadar bunlar incelendi. Soruşturmacılar yapıtlarından bir şey anlamıyorlardı. Dilimin döndüğü kadar kendilerine açıkladım. Yalnız Halil Fikret Kanat’ın iki ciltlik pedagoji kitabına takıldılar. Bunların kabı kırmızı idi, hem de adı bir tuhaf…”
Sayfa 37 - Literatür
549 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.