Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dönülmez bir yolculuğun içindesin artık. Bu küçücük delikten görünen kent, bu koca koca bildik yapılar, -öyle göründüğüne bakma - erişilmez bir uzaklıkta.
Sayfa 45 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Dönülmez bir yolculuğun içindesin artık. Bu küçücük delikten görünen kent, bu koca koca bildik yapılar, —öyle göründüğüne bakma— erişilmez bir uzaklıkta."
Reklam
Her yerden şaşkın ve düşünceli geçiyor, basit gibi görünen şeylerde bile hayret ifadesine rastlıyordu. Kim bilir belki de hayat buydu: Etrafına dikkatli bakıp güzellikleri görebilme kabiliyeti. İnsanın yaratıcıya ihtiyaç duyduğunu, sahipsizlikten korktuğunu, kâinatta küçücük bir nokta olduğunu, buna mukabil kâinatın ne kadar büyük olduğunu ne güzel gösteriyordu bu büyük, küçük, ihtişamlı, sıradan yapılar. “İnsan," dedi içten içe. “İnsan, ne kadar güçlü ve özgür olursa olsun, demek ki daha yüce, daha şefkatli bir gücün kollarına atılma ihtiyacı duyuyor."
Dönülmez bir yolculuğun içindesin artık. Bu küçücük delikten görünen kent, bu koca koca bildik yapılar, - öyle göründüğüne bakma - erişilmez bir uzaklıkta.
Dönülmez bir yolculuğun içindesin artık.Bu küçücük delikten görünen kent, bu koca koca bildik yapılar,- öyle göründüğüne bakma-erişilmez bir uzaklıkta.
Sayfa 45
Dönülmez bir yolculuğun içindesin artık. Bu küçücük delikten görünen kent, bu koca koca bildik yapılar, - öyle göründüğüne bakma- erişilmez bir uzaklıkta.
Reklam
Küçücük yapılar ...
Halkın ortalama boyu on beş santimin altında idi , bitki ve ağaç boylarında da buna göre bir oran vardı .
Mimariyi ciddiye alacaksak birtakım gereklilikleri de yerine getirmeliyiz. Örneğin, muşambadan yapılmış olsalar da çevremizdeki bütün nesnelerden etkilendiğimizi, bunları değiştirip güzelleştirmenin pahalı ve zaman isteyen bir iş olduğunu bilmeliyiz. Duvar kağıdının renginden olumsuz etkilenebileceğimizi, büyük amaçlarımızı unutup kafayı çirkin bir yatak örtümüze takabileceğimizi kabul etmeliyiz. Öte yandan, binaların hoşnutsuzluklarımızdan, sorunlarımızdan pek azını ortadan kaldırabileceğini, kötülükleri ise asla yok edemeyeceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. En muhteşem mimari yapılar bile dünyanın haline, sisteme karşı küçücük ve yetersiz bir baş kaldırıdan öteye geçemeyecektir. Daha da garibi, mimari mutluluğun, özünde ille de çok gösterişli, destansı Bir şey olmadığını kavramamızı, eski parkeler üzerinde yürürken, sabah güneşinin plastik boyayla boyanmış duvarlar üzerine vuruşunu izlerken de mutlu olabileceğimizi anlamamızı sağlar. Mimari sayesinde mutluluğun şatafatsız, kendi halinde, narin nesnelerin güzelliğinde saklı olduğunu anlarız. Bunların güzelliğinden etkilenmemesinin nedeni de o güzelliğin ardında yatan büyük karanlığın farkında olmamızdır.
"Dönülmez bir yolculuğun içindesin artık. Bu küçücük delikten görünen kent, bu koca koca bildik yapılar,-öyle göründüğüne bakma— erişilmez bir uzaklıkta."
Kim bilir belki de hayat buydu: Etrafına dikkatli bakıp güzellikleri görebilme kabiliyeti. İnsanın yaratıcıya ihtiyaç duyduğunu, sahipsizlikten korktuğunu, kainatta küçücük bir nokta olduğunu, buna mukabil kâinatın ne kadar büyük olduğunu ne güzel gösteriyordu bu büyük, küçük, ihtişamlı, sıradan yapılar. "İnsan," dedi içten içe. "İnsan, ne kadar güçlü ve özgür olursa olsun, demek ki daha yüce, daha şefkatli bir gücün kollarına atılma ihtiyacı duyuyor."
Reklam
Sahne Sanatçısı Erol Günaydın Anlatıyor. Bir şehrin tadı olan adamlar vardır. Bir şehrin tadı olan yapılar, doğa parçaları vardır. Örnekse, İstanbulun yapı olarak tadı Süleymaniye’dir diyebiliriz. Doğa parçası olarak Boğaz. Ne bileyim ben, daha bir sürü İstanbulu İstanbul yapan şeyler. Kumkapı da balıkçı meyhaneleri… Bunlardan birisi, ya da
Sayfa 174Kitabı okudu
Yalanla kurulan yapılar ne kadar muhkem görünüyor olursa olsun bütün kaviliğine rağmen neticede bir sırça saraydır ki küçücük bir taşla tuz buz olması işten değildir.
En sessiz bir gezinti bile binlerce zavallı küçük böceğin hayatına mal oluyor; atılan tek bir adımla karıncaların o kadar zahmetle meydana getirdikleri yapılar altüst ediliyor ve küçücük bir alem ezilerek korkunç bir mezarın içine gömülüyor.
Hem seni, hem de sana bağlı olanları bitirmeyen ve senin ister istemez yıkıcılık yapmadığın hiçbir an yoktur. En sessiz bir gezinti bile binlerce zavallı küçük böceğin hayatına mal oluyor; atılan tek bir adımla karıncaların o kadar zahmetle meydana getirdikleri yapılar altüst ediliyor ve küçücük bir alem ezilerek korkunç bir mezarın içine gömülüyor.
_Küçük kılıbık adam. Korktuğun için bağırıyorsun. _Ben kim oluyorum ki kendi görüşüm olacakmış. reis ne derse o’dur. _Düşüncelerinin yanlış olup olmadığını sormadın kendine hiç? _20 yıllık olayları anımsayacak beynin yok, bu nedenle, iki bin yıl öncesinden aptalca dini sözlerini tekrar söylüyorsun. _Beni ahlaksızlıkla suçlarken doğrudan
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.