Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birinin bunu söylemesinin zamanı geldi: Beklentilerinizi düşürmelisiniz. Bunu söylediğim zaman bazen insanların ağzı açık kalıyor. Ya da sırıtıyorlar. Ya da şaka yaptığımı sanıyorlar. Oysa ben ciddiyim. Evet, sürekli başarı peşinde koşan, tuttuğunu koparanlar dünyasında size çıtayı alçaltmanızı söylüyorum. Harika şeyler başarmanızı istemediğim için değil, harika şeyler başarmak için ufak ufak başlamanız gerektiğini bildiğim için.
yalniz olmanin bir zorlugu yoktu basima bir seyler gelene kadar.
Reklam
Günümüzde insan, daha çok, daha iyi, özellikle de daha yeni şeyler alma olanağına kaptırmıştır kendini; tüketim açlığı içindedir; satın alma ve tüketme edimi zorlayıcı, akıl dışı bir amaç olup çıkmıştır, çünkü satın alınan, tüketilen nesnelerin yararlılığı ya da zevkliliği ile en küçük bir ilişkisi olmayan başlı başına bir amaç olup çıkmıştır bu edim. Satışa sunulan en son araçlara herhangi bir şeyin en son modelini satın al- mak herkesin düşü olur; bunun yanında o şeyi kullanmanın gerçek zevki önemini yitirir. Günümüz insanı düşündüğü cenneti anlatabilseydi en yeni nesnelerle, araçlarla dolu kocaman bir mağaza düşünür, kendisinin de bütün bu nesneleri satın alabilecek kadar çok paraya sahip olmasını isterdi. Yal- nızca daha çok sayıda, daha yeni nesneler bulunması, bir de belki komşusunun çok şey alamaması koşulu ile bu araçlar, mallar cennetinde ağzı bir karış açık dolaşır dururdu.
Kendine ait bir hayat kurmak, kesin bir karar verebilmek parayla olur.
Sayfa 22
İnsanın yolunu güzelleştiren şeyler küçük şeylerdi daima. Mark Twain
Ah ne alçak gönüllerimiz var ! Nefret edilecek , aşağılanacak vaziyetlerin aşkı öldürmemesi , biraz acıdır.
Reklam
Kimseler gelmez senin feryâd-ı âteş-bârına, Yandın ey bî-çâre dil yandın melâmet nârına...
Ah kadınlar ! Anlaşılmaz bir bilmecedir . Kimi zaman vahşeti ve şiddeti, zayıf okşamalara , belli olmayan alakalara yeğler .
Meğer o haktanır gülümseme , kendisine değil, bütün dünyaya, bütün her şeye âit imiş .
Şairlerin , alimlerin en büyük eserleri , ümitsizlik ve öfke hallerinde yazdıklarıdır.
Reklam
Bir bilginin nesnelerin gerçeğine bakışıyla bir şairin evrene bakışı bir midir ?
Bizler de mutlu olduğumuz anları incelesek bunun sonucunda, bütün kainatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? “Hiç!”
Sayfa 19
İnsan yalnız kaldığı zaman öyle şeyler düşünüyordu ki aşk bunların yanında küçük bir yer tutuyordu. Sevdaya zaman yoktu.
KATKI MADDELERİNİN HORMONLAR VE DAVRANIŞLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Eğer, domuz, domuz yağı, alkol, kokain gibi yasaklanmış katkı maddeler tüketilmiş ise, etkileri erkenden ortaya çıkmayabilir. Buna karşılık, küçük miktarlarda kullanılmaları sebebi ile etkileri de yavaş yavaş ve birikerek olacaktır. Esasında, düşük kan şekerine neden olan şeker gibi, hipertansiyona neden olan sodyum gibi, et ve unlu gıdalarda kullanılan ve kanserle bağlantılı nitritler, nitratlar, sülfitler, sülfatlar gibi, kobay farelerde mesane kanserine neden olan sakkarinler, beyin hasarı ile ilgili olduğu söyle nen aspartam yapay tatlandırıcılar gibi ve kadında vajinal ve rahim kanserine neden olabilen DES (dietylstilbestrol, yağ ve kas kitlesini artırmak için sığırlara verilen kadınlık hormonu) gibi şeyler daha büyük önem taşımaktadırlar.
O günlerde hangi bahçenin içinden, hangi araziden geçsem, her tarafta yıkıp yok eden dehşetli bir balta sesiyle birtakım ağaçların yürek paralayan acı acı feryatlarla yere yıkıldığını görüyordum. Tabiat güzellikleri arasında o tatlı endamlarıyla öne çıkarak, kanatlılar âleminin kainata karşı ettikleri feryada, gökten zemine dökülen ilahi ahenge konak olan ağaçları o sene katlediyorlardı. Bu yıkım feryatları arasından mahzun mahzun geçerek her yerde hayalimi süsleyen koruya doğru yaklaştım. Ne göreyim? O güzel koru, her türlü hüzün ve elemiyle bir çöle dönmüş. Zaman zaman esen bir rüzgârın kaldırdığı keder verici tozlar, içinden zararlı böcekler yağan toprak renginde bir bulut şeklini almıştı. Ne bir ağaç! Ne bir kuş! Şurada burada kalıp kurumuş bazı ağaç kökleriyle orası bir Afrika mezarlığına dönmüştü. Temmuzun o her şeyi solduran, her şeyi çürüten yakıcı güneşi, yolun kenarında kalmış bazı çalıları, yangından çıkan yeşillik gibi yakmış, ötede beride biriken yağmur sularıysa kurtlandığı için kokuşmuştu. Yoldan yürümeye başladım. Güneşin zemine dokunan yakıcı bir ışık huzmesinin içinde sonsuz bir sürat, yorulmak bilmez bir hareketle yukarıya aşağıya çıkıp inen bin türlü sinek ağza, gözlere giriyordu. Başımın üzerinde kaynayan bu güneş de her tarafı kavuruyor, ayağımın altından ise kertenkeleler kaçışıyordu. Oradan geçen bir bağcıya, "Buraya ne olmuş?" diye sordum. Yüzüme biraz hayretle baktıktan sonra, "Buranın sahibi bu ağaçları iki yüz elli kuruşa Üsküdar oduncularına sattı" cevabını verdi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.