Hasib Efendi'nin Cumhuriyet Devri Anıları
Şimdi kendi kendime düşünüyorum: Tarihte bizim kadar kendi kültür değerlerine, güzel sanatlarına düşmanca duygularla yüklü diplomalı cahiller yetiştiren bir başka devlet var mıdır acaba, diyorum. Hasib Efendi'yi dinledikten sonra siz de kendi kendinize bu soruyu soracaksınız. Söz şimdi onundur artık: “...O, 1925'li, 1930'lu
Sayfa 224 - Hasib YılanlıoğluKitabı okudu
224 syf.
10/10 puan verdi
·
18 günde okudu
“ Hallerin hepsi ‘kabz’ dan ibarettir. Çünkü velî, halini muhafaza etmekle emronulmuştur ve muhafazası emredilen herşey ‘kabz’dır. Kader ile beraber hareket etmek ise tamamen ‘bast’ halidir. “ diyor Abdülkâdir Geylâni Hazretleri. Kabz yani sıkıntı, içsel bir zorluk. Sahiden düşündüğümüz zaman ibadetler kula zor gelir. Haramlardan kaçmak, helaller ile yetinmeye çalışmak… Ne kadar Allaha kul, peygambere ümmet olsada insan bir noktada illaki bu zorluğu yaşar. Bast yani ferahlık, rahatlık, genişlik. Yine baktığımızda kadere rıza gösteren kul, sâye yani Allah’ın gölgesine sığınmıştır bir kere. O kabz hali kulu pişirir yakar da yakar, en sonunda bast haline eriştirir. Gönlündeki durum ekseri kabz değil bast halini alacaktır artık. Lütfunda hoş, kahrında hoş ya Rabbi! cümlesini sıkıntıda iken de rahatlıkta iken de söyler. Çünkü bilir her gelen O’ndan ve yine O’nun haberi dahilinde gelir. Hiç bir nimet yoktur ki kulun nasibinden alınıp kula verilmesin yahut başkasına verilsin. Her nasip vaktine esirdir yalnızca. Veriyorsa da yüceliğindendir, vermiyorsa da. 2 şık var; Ya duamız yahut nimetimiz geciktirilir daha güzel olması için. Yahut verilmez hakkımızda hayırlı değildir. Her nimeti doğru yolda tasarruf edemez kul çünkü. Bize düşen, kadare rıza gösterip şükretmek. Kabz halinde olsakta şikayet etmemek. Allah herşeyi en doğru bilendir…
Fütuhu'l-Gayb
Fütuhu'l-GaybAbdülkadir Geylani · Sufi Kitap · 20191,492 okunma
Reklam
@ (Süleyman Kaya (gaye) O Aslan Hocaya İhlâs Risalesi Süleyman Kaya Ağabey Isparta’dan Konya’ya on beş gün yürüyerek geliyor. İhlâs Risalesini tefsir sahibi Vehbi Hocaefendiye okutmak istiyor. Vehbi hocayı arıyor, soruyor; filan yerde olabilir diyorlar. Gidiyor, kapıyı çalıyor. “Vehbi Hocaefendiyi görmek istiyorum” diyor. “Gel kardeşim seni
Nesil Yayınları 1.baskı
PERŞEMBE YAZILARI - 4 (SABREDEREK LÜTFEN :D)
PERŞEMBE YAZILARI - 4 Evet, bugün Perşembe yazılarının dördüncüsü ile karşı karşıyayız. Bu hafta ders yoğunluğu sebebiyle fazla kitap okuyamadım. Geçen hafta Ömer Faruk Korkmaz'ın "Şehit Bayram Hoca" kitabını bitirdim. Diğerlerine devam ediyorum. Bakalım bir ara biterler inşallah… Eşrefiyye Sohbetleri - Şeyh Taki Osmani... Bundan
Bakınız, millî şairimiz, aynı zamanda Kur’ân şairi Mehmed Âkif Ersoy bu durumu nasıl ifade ediyor: Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden, Yorulma, öyle ya, Mevlâ özel hizmetçin iken! Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini. Birer birer yazıp tamamlayınca listesini; Bütün işleri Rabbim görür: Vazifesidir... Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru
Sayfa 132 - Marmara Akademi YayınlarıKitabı okudu
Şehit De Olsa Kul Hakkı Kalır
Bir sahâbî, düşmana göğüs gere gere harblerde çarpışıyor. Birçok mahrûmiyetlere katlanıyor, sonra da şehîd oluyor. Efendimize (s.a.s.) arz ediyorlar: “Filân da şehîd olmuş” denince, Efendimiz (s.a.s.)in: “Ben onu ganîmetten çaldığı, (ya'ni taksim edilmesi lâzım olan ganîmeti, kumandanına teslim etmeden, kendi kendine hüküm vererek bir aba almış, işte bu yüzden çaldığı diyor.) “Ben onu çaldığı aba ile Cehennem'de görüyorum” demesi ne kadar mânâlıdır. Demek ki, insanın yaptığı günahlar yanında kâr kalmıyor. Hele kul hakkında, mutlaka helâllaşmağa veya aldığını sahibine iâde etmeğe mecburiyet vardır. Öyle ise, çok derin düşünüp, kimsenin hakkını üzerine geçirmemeğe dikkat etmelidir. Vurmalar, dövmeler, sövmeler, gıybetler, iftiralar, istihzâlar, alaylar, hakâretler ve daha bunlara benzer şeyler hep kul hakkına dahildir. Malını alıb vermemek, borcunu ödememek, emâneti iade etmemek veya geciktirmek, etrafındaki muhtaç olan fukarâ ve zuafâ-yi müslimînin, imkânı olduğu halde yardımına koşmamak ve sâire gibi haller de bir nevi, kul hakkı olmakla beraber, bunları yapmağa koşmak aynı zamanda hem müslümanlik, hem de insanlık vazîfesi ve icablarındandır.
Sayfa 106 - Seha Neşriyat - 1982Kitabı okudu
Reklam
36 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.