Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Reklam
Hasib Efendi'nin Cumhuriyet Devri Anıları
Şimdi kendi kendime düşünüyorum: Tarihte bizim kadar kendi kültür değerlerine, güzel sanatlarına düşmanca duygularla yüklü diplomalı cahiller yetiştiren bir başka devlet var mıdır acaba, diyorum. Hasib Efendi'yi dinledikten sonra siz de kendi kendinize bu soruyu soracaksınız. Söz şimdi onundur artık: “...O, 1925'li, 1930'lu
Sayfa 224 - Hasib YılanlıoğluKitabı okudu
@ (Süleyman Kaya (gaye) O Aslan Hocaya İhlâs Risalesi Süleyman Kaya Ağabey Isparta’dan Konya’ya on beş gün yürüyerek geliyor. İhlâs Risalesini tefsir sahibi Vehbi Hocaefendiye okutmak istiyor. Vehbi hocayı arıyor, soruyor; filan yerde olabilir diyorlar. Gidiyor, kapıyı çalıyor. “Vehbi Hocaefendiyi görmek istiyorum” diyor. “Gel kardeşim seni
Nesil Yayınları 1.baskı
Bakınız, millî şairimiz, aynı zamanda Kur’ân şairi Mehmed Âkif Ersoy bu durumu nasıl ifade ediyor: Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden, Yorulma, öyle ya, Mevlâ özel hizmetçin iken! Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini. Birer birer yazıp tamamlayınca listesini; Bütün işleri Rabbim görür: Vazifesidir... Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru
Sayfa 132 - Marmara Akademi YayınlarıKitabı okudu
Şehit De Olsa Kul Hakkı Kalır
Bir sahâbî, düşmana göğüs gere gere harblerde çarpışıyor. Birçok mahrûmiyetlere katlanıyor, sonra da şehîd oluyor. Efendimize (s.a.s.) arz ediyorlar: “Filân da şehîd olmuş” denince, Efendimiz (s.a.s.)in: “Ben onu ganîmetten çaldığı, (ya'ni taksim edilmesi lâzım olan ganîmeti, kumandanına teslim etmeden, kendi kendine hüküm vererek bir aba almış, işte bu yüzden çaldığı diyor.) “Ben onu çaldığı aba ile Cehennem'de görüyorum” demesi ne kadar mânâlıdır. Demek ki, insanın yaptığı günahlar yanında kâr kalmıyor. Hele kul hakkında, mutlaka helâllaşmağa veya aldığını sahibine iâde etmeğe mecburiyet vardır. Öyle ise, çok derin düşünüp, kimsenin hakkını üzerine geçirmemeğe dikkat etmelidir. Vurmalar, dövmeler, sövmeler, gıybetler, iftiralar, istihzâlar, alaylar, hakâretler ve daha bunlara benzer şeyler hep kul hakkına dahildir. Malını alıb vermemek, borcunu ödememek, emâneti iade etmemek veya geciktirmek, etrafındaki muhtaç olan fukarâ ve zuafâ-yi müslimînin, imkânı olduğu halde yardımına koşmamak ve sâire gibi haller de bir nevi, kul hakkı olmakla beraber, bunları yapmağa koşmak aynı zamanda hem müslümanlik, hem de insanlık vazîfesi ve icablarındandır.
Sayfa 106 - Seha Neşriyat - 1982Kitabı okudu
Reklam
HOCASI TARAFINDAN AZARLANAN PADİŞAH
Osmanlı insanı ne kadar varlıklı olursa olsun, gösteri, gösteriş ve israf sayılabilecek davranışlardan kaçınırdı... İhtiyaçtan fazla tüketmeyi yalnızca israf saymaz, aynı zamanda fakirin hakkına tecavüz de sayar, kul hakkı oluşturduğuna inanırdı. Hayat bu hassasiyetle çerçevelenmiş, hassasiyet padişahları da kuşatmıştı. 1453 yılı Ramazanı... Fetih
Sayfa 151Kitabı okudu