Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kur'an'ı ve namazı işte böyle camiden dışarı taşırdık ve onu büyüyen gövdemize ve gönlümüze en güzel bir akıl yaptık."
Anlar mıyız? Sanmam.
Çünkü demokrasinin kendisi İslam değildir, Hak değildir, Kur'an değildir, vahiy değildir. Hak olmayınca batıldır, zulümdür, terördür, deccaldır, yalancıdır, iki yüzlüdür, münafıktır, sahtekardır, hilecidir. Madem demokrasi deccalında zulüm yok da dünya tarihinde eşine az rastlanan savaşlar, kan dökmeler neden olmaktadır. Halbuki bütün maddi imkanlar kendi ellerindedir. İsteseler çok kısa zamanda kan akıtılmasını durdurabilirler. Bunları demokrasiden başkaları yapmamaktadır. Bosna'yı, Filistin'i, Somali'yi, Afganistan'ı ve diğer beldelerde niçin kan dökülmektedir? Demokrasi deccalının gönlü olsun, dediği olsun, emri olsun ve bu kanlar üzerine tek ve büyük bir demokratik devlet kurulsun ve başlarına da bir tane cumhurbaşkanı tek elden bütün dünyayı idare etsin, o da Büyük Deccal olsun. Hangi demokrat ülke gösterilebilir ki, icraatında kan dökme olmasın, savaş ve terör olmasın veya zulüm ve sahtekarlık olmasın.
Reklam
Allah, içinde halis bir niyet ve gerçeklik barındırmayan hiçbir şeyi kabul etmez, dağlar kadar çok olsa da. Resulullah'ın (sav) ifadesiyle; kıyamet günü, geceler boyu Kur'an okuyan fakat "ne çok biliyor" desinler diye yanıp tutuşan nice hafızlar huzurdan kovulacaktır. Savaş meydanlarında tatlı canını feda eden ancak "ne kadar cesur" desinler hevesinde olan nice savaşçılar kapıdan sokulmayacaktır. Malını fakir fukaraya dağıtıp gönülleri fetheden ama tek hedefi "ne kadar cömert" iltifatını almak olan nice zenginlerin yüzüne bile bakılmayacaktır. Çünkü onlar hiçbir zaman samimi olmamışlar ve gizli niyet taşımışlardır.
Sayfa 175 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
RİSALE-İ NUR’UN İÇYÜZÜ) ABDULLAH TEKHAFIZOĞLU
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde der ki: Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler, isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları 80, Allah’ın kulları için delil ve hüccet niteliği taşıyamaz. Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
"Gerçek savaş, fikir savaşıdır ve ben derim ki bu savaş ancak Kur'an ile kazanılır."
Nouman Ali Khan
Nouman Ali Khan
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
Reklam
İnsan, gücünün yettiği kadarını takdim etmedikçe ve mümkün olduğu kadar bütün gayretini sarf etmedikçe, davetlerin ve ümmetlerin harekete geçirilemeyeceğini üstad, kendi kanı ve evlatlarının parçalarıyla bu ümmete öğretmiştir. Üstadın şehadeti milyonlarca defa söylenen sözlerin, savaş meydanında bir defa çarpışmaya bedel olamayacağını bu ümmete öğretmiştir. Alimlerden ve davetçilerden niceleri, bizden daha iyi bildikleri halde kendi ülkelerinde oturuyorlar. Fakat meydanlardaki ve savaşlardaki bir insanın gayreti, onların mekânlarına bedeldir. Üstadın dediği gibi "Ey âlimler! Güneşin altında sizlerin hiçbir değeriniz yoktur." Evet, eğer âlimler harekete geçmeselerdi oturmak avama çok daha iyi yakışırdı. Çünkü âlimlerimizin bizzat kendilerinin yürümeleri gerekir ve Allah'ın ulaşmalarını dilediği yere götürünceye dek ümmetin öncülüğünü yapmaları gerekir. Kâfir devletler insanın kendi ülkesinde mescidde ibadet etmesine, beş vakit namaz kılmasına, Kur'an okumasına, cihad hakkında konuşmasına razıdırlar. Ama uygulamaya kalktığı zaman buna ne kâfir devletler ne de diğer güçler razı olacaktır.
Ey Galib'in oğlu, güvercin sürüsünde bir güvercin olma! Zillete teslim olmaya razı olma! Kassam gibi semada süzülen şahin ol! İzzet, şeref ve İslâm toprağında! Eli açık, direnen, güçlü bir savaşçı ol! Yardıma koşan Mu'tasım yolunda! Düşmana aniden şiddetli darbeni indir! Güvercin yuvalarının tamamı karanlıktır! Sen ciddiyetle
Sayfa 77
Osmanlı'dan Sonraki Nesil
Eskiden savaş çıksa ellerinde Kur'an ile cephe de bekleyen Osmanlı gençleri varmış. Şimdi savaş çıksa cephede tikok çekerken sazan gibi avlanacak yeni nesillerimiz var.
Bu ilk ümmeti terbiye eden Kur'an, Bizim bugün okuduğumuz Kur'an'ın kendisidir. Öyleyse onu okurken yakin duyguları içerisinde ve kesin olarak Onun bir terbiye sistemi olduğunu bilmeliyiz elinde eğitilip yetişmemiz gereken bir mürebbi olduğunu kabul etmeliyiz ister Kur'an'daki itikadi dersler, peygamber kıssaları ister Adem ve Şeytan kıssası veya Ahlaki ve sosyal Emirler yahut savaş ve nizamlarla ilgili hükümler ya da uyarma- korkusuna ve teşvik telkinleri olsun Kur'an'daki her harfin terbiye için geldiğini kesinlikle bilmeliyiz!
Reklam
SubhanAllah
İlk örnek neslin insanları, Kur'an'ı kültürlü olma, inceleme yapma, zevk alma ve eğlenme amacıyla okumuyorlardı. Onlardan hiçbirisi mücerred manada kültür hazinesini artırmak, ilmî ve fıkhî meselelerden iddialarına delil bularak dağarcığını doldurmak maksadıyla Kur'an'ı ele almazlardı. Onlar gerek kendileri gerek içinde yaşadıkları cemaat gerekse kendisinin ve cemaatinin yaşadığı hayatın durumunun nasıl olması gerektiği hakkında Allah'ın emrini öğrenmek için Kur'an'ı ele alırlardı. Onlar, Allah'ın emrini işittiği anda hemen onunla amel etmek için öğreniyorlardı. Tıpkı, savaş meydanındaki bir askerin "günlük emri" işitir işitmez hemen akabinde onu yerine getirdiği gibi! Bu sebeple, onlardan hiçbirisi bir oturuşta bildirilenden fazla ve uzun talimat öğrenmek istemezdi. Çünkü onlar biliyordu ki çok sayıda emir ve talimat öğrenmek, omuzlarına yüklediği görev ve sorumluluğu artıracaktı. İbn-i Mesûd radıyallâhu anh'ın rivâyet ettiği bir hadiste geçtiği üzere onlar ezberleyip kendisiyle amel edinceye kadar on ayetle yetinirlerdi.
Sayfa 82 - Yüksel yayıncılıkKitabı okudu
Atatürk'ün not defterlerinden,
9 Mart 1922: Saat 07.00'de kalktım. Biraz kitap okudum. Saat 09.00'da hareket. 1. Tümen 5. Alay'ı teftiş. Memnun olduk. Saat 11.15'te Belpinar'a hareket. 3. Alay'ı teftiş. Düşman durumunu inceledik. Saat 17.00'de Aziziye'ye hareket. Ordu Komutanı ve İsmet Paşa geldi. Önce yemek yenildi. Siyasi durum hakkında malumat verdim. Ondan sonra hafıza Kur'an okuttuk. Gece rahat ve yeterince uyuyamadım. Bir saat yattık. 6-7.00'de uyandım. Tekrar yattım. 07.20'de uyandım. Bununla birlikte sıhhatçe fena değilim.
Sayfa 387 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
"Onlar: "Resûlüllah'ın etrafındaki fakirlere infak etmeyin, destek olmayın ki dağılsınlar." diyen bedbahtlardır. Halbuki göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah'ındır, lakin münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar. " Ekonomik gücü kullanarak insanların inanç ve düşüncelerini değiştirmeye zorlamak sadist bir ruh hâlinin dışa vurumu olarak değerlendirilebilir. Merhum Seyyid Kutub, geçmişten bugüne münafıkların bu gayr-î insanî tutumu bir politika olarak benimsediği kanaatindedir. Ona göre bu yöntem "İslâm memleketlerinde Allah'ın davetine ve İslâmî diriliş hareketine karşı savaş açanların da başvurduğu bir yöntemdir. Ablukaya almak, aç bırakmak, iş ve geçimini sağlama yollarını tıkamaya çalışmak gibi yöntemlerle dava adamlarını sindirmeye çalışırlar. "
Sayfa 106Kitabı okudu
Sadist Eğilimler Açıdından Münafıklık
Adler'in karşılaştığı bir vakayı zikretmek yerinde olacaktır: "Bazen bir insanın ne derece kin duyabileceği tıpkı bir şimşek gibi birdenbire açığa çıkabilir. Savaş hizmetinden muaf tutulan ve tüyler ürpertici katliamlara ve başkalarının nasıl yok olup gittiklerine dair yazıları okumaktan ne kadar zevk duyduğunu açığa vuran bir hastamızın durumu böyle olmuştur." Münafığın, insanlarla sürekli alay ederek onları rencide etmesi, yalan ve iftiralarla inanan insanları zor durumda bırakması da onun sadistçe arzularının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Sayfa 105Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.