Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şiir Sevmeyenlerden Misiniz ? "Bir şiir ettiysek affola..." Kusura bakma şiirleri sevmediğinizi bilemezdim. Çünkü hiç karşılaşmadım şiir sevmeyen bir bayanla... Siz şiirleri mi sevmezsiniz yoksa şairleri mi? Kaç şaire rast geldiniz yaşamınız boyunca yahut kaç şiir yazıldı size? Affedersiniz ama şiir sevmemek küstahlıktır. Şairden ötürü şiir sevmemek ise delilik... Ne yani postacıyı sevmediniz diye gelen mektubu almamak olur mu ya da garsonu sevmediniz diye getirdiği çayı içmemek? Tamam, nasıl isterseniz... Bir daha şiir yazmam size küçük hanım, affedersiniz. Şiir sevmem dedi, daha bir sarıldım şairliğe.
Sayfa 156Kitabı okudu
"Ya enver bey, o ne yapıyor?" diye sordu kumandanımız, "Cemiyete güzel haberler yolluyormuş." Yüzü gölgelenir gibi oldu Mustafa Kemal'in. "Kusura bakma basri ama enver hayal görüyor bence. Olmasını istediklerini hakikat sanıyor. ona kalırsa, italyanları ezdik geçtik. bütün Arap aşiretler bizim yanımızda... Trablus'ta, tobruk'ta, Bingazi'de, Derne'de hatta fizan'ı da kapsayan kendisine bağlı bir islam devleti kuracağından söz ediyor. ama vaziyet hiç de öyle değil. kendi gözlerinizle göreceksiniz zaten. Sayıları yüz bine yaklaşan italyan kuvvetlerinin karşısında mücahit sayımız çok az. silah ve teçhizat açısından bizden üstünler. tamam, sunusiler olmak üzere halk italyanlardan nefret ediyor. zaten tek avantajımız da bu. yani durum hakikaten berbat. fakat dövüşmekten başka da çare yok." Sigarasından bir nefes çektikten sonra ekledi: "Bilmiyorum, belki de burada herkes kendi şerefi için dövüşüyor, herkes kendi vicdanı için..." BİNBAŞI MUSTAFA KEMAL
Reklam
Bu zehir gibi günlerde Zorba'nın telgrafını aldım. «Çok güzel, yeşil bir taş buldum. Hemen çık gel. «Zorba.» önce kızmıştım. Milyonlarca insan, can ve kemiklerine güç verecek bir parça ekmekleri olmadığı için kıvranıp dize gelirken, bize çekilen bir telgraf, güzel bir yeşil taşı görelim diye, bin millik bir uzaklığı aşmamızı istiyordu! Güzelliğe lanet olsun, dedim, çünkü güzellik kalpsizdir ve insanın acısıyla ilgilenmez. Ama birden irkildim; kızgınlığım geçmişti bile, ve ben, Zorba'nın bu insanlık dışı çağrısının, içimdeki başka bir insanlık dışı haykırışa karşılık verdiğini anladım. İçimdeki vahşi bir kuş, kaçmak için kanat çırptı. Ama ben kaçmadım. Kaçmayı göze alamadım. Trene binmedim, içimdeki kutsal ve devce çağrıya kulak vermedim, korkusuzca bir akılsızlık yapmadım. Mantığın ölçülü, soğuk ve insanca sesine uydum. Kalemi aldım, Zorba'ya yazıp açıklamada bulundum. O da bana yanıt verdi: «Kusura bakma patron ama, sen bir kâğıt faresisin. Şu zavallı sen de, hayatında bir kez olsun güzel bir yeşil taş görebilirdin, ama göremedin. Vallahi işsizken bir yerde oturuyor ve kendi kendime düşünüyordum «Cehennem var mı, yok mu?» diye. Fakat dün bunu alınca şöyle dedim: «Bazı kâğıt fareleri için kesinlikle bir cehennem var.»
— Peki, çıkınında ne var? Yiyecek mi, çamaşır mı, takımların mı? Arkadaş, omuzlarını kaldırıp güldü. — Bana çok namuslu görünüyorsun, dedi, kusura bakma! Uzun, sert parmaklarıyla çıkınını okşadı: — Hayır, diye ekledi, santurdur bu. — Santur* mu? Santur çalar mısın sen? — Fukaralık bastığı zaman kahvelerde dolaşıp santur çalarım. Bu
Sayfa 37 - Can Yayınları MinikitapKitabı okudu
Sen bana bağırdığında sesinde kendini yüksekte tutan bir hava vardı da yavrum onun için sana öyke karşılık verdim. Kusura bakma. Sonra da öğrendim ki sen kötülüğünden değil bilgisizliğinden, görgüsüzlüğünden, gençliğinden öyle davranırsın. Ne olursan ol, ister padişah ister bey, ister dünyaları zaptetmiş kumandan ol... İnsanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir. Sen yanında bu Kırat varken kötü yollara sapamaz, insanlara kötülük edemezsin...
-"Yağmur yağarken insanın kalbi acı çeker," dedi Zorba. "Kusura bakma ama, patron." Bir çitin dibine eğildi, ilk yabani zambakları kopardı. İlk kez zambak görüyormuş gibi, uzun uzun doymak bilmeyen bir gözle onlara baktı, gözlerini yumarak kokladı; içini çekti, sonra bana verdi: -"Patron," dedi, "taşların, çiçeklerin, yağmurun söylediklerini bir bilseydik! Belki bağırıyorlar-dır, bağırıyorlar-dır bize de işitmiyoruzdur. Nah işte, tıpkı bağırdığımız halde, onların da bizi duymadığı gibi. Dünyanın kulakları ne zaman açılacak patron? Ne zaman gözlerimiz açılacak da göreceğiz? Taşlar, çiçekler, yağmur ve insanlar, kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız? Sen ne dersin, patron? Bu konuda, kitaplar ne söylüyor?" Zorba'nın sevdiği deyimi kullanarak karşılık verdim: -"Elinin körünü söylüyor, elinin körünü! Bunu söylüyorlar işte, başka bir şey değil..." Zorba kolumdan tuttu, -"Aklıma bir şey geldi," dedi. "Bunu sana söyliyeceğim, ama kızmayacaksın: Bütün kitaplarını bir yere yığ ve yak. O zaman... anlama olanağını bulursun belki..."
Can Yayınları MinikitapKitabı okudu
Reklam
her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Yılmaz Erdoğan
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın
Cinayet
Genelev Çiçekçisi Selim'in cesedi iki gecedir çiçeklerin arasında yatıyordu. Sırtüstü düşmüştü, çiçeklerin saplarını kesmek için kullandığı bıçak, kalbine saplanmıştı. Cumartesi gecesi öldürüldüğünü düşünüyorduk. Katil onu öldürdükten sonra kapıyı çekip çıkmış olmalıydı. Araya tatil girince çiçekçi bir gün kapalı kalmış, cesedi bu
Genelev ÇiçekçisiKitabı okudu
Çocuğunu okula göndermemenin cezası sadece para ödemekken, askerlik hizmetini yerine getirmemenin karşılığı hapisti. Ne demek İstendiğini anlayabiliyorduk. Kulaklarımız duyuyordu. Kanun satırlarına gizlenmiş o muhteşem mesajı almıştık. Buna, kanun yoluyla teşvik deniyordu. Eğitimini tamamlamamak büyütülecek bir şey değildi. Ama askere gelmemek korkunçtu! Cehalet öldürmezdi ama asker kaçaklığı sürün dururdu. Bunu kanunlar söylüyordu. Okulu siktir et ama askerliğini mutlaka yap, diyorlardı. Benim açımdan cahil kalmanda sorun yok, yeter ki asker ol. Çünkü kusura bakma ama, cehaletin umurumda bile değil! Peki, demiştik biz de. Sen nasıl istersen!… Devletin gösterdiği yoldan gitmek büyük keyifti! Belki dışımız değil, ama içimiz çok rahattı.
Reklam
Kusura bakma ama içinde aşk olmayan bir kitap limon sıkılmamış sebze çorbasına benzer.
Sayfa 209Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.