Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Herkesin bir gideni vardır, içinden bir türlü uğurlayamadığı..." demiş T. Uyar. Arkadaşlar, dostlar, akrabalar, sevgililer... gidiyor tabii. Zaman öğütüyor ilişkileri. Olgun bir beyinle, kalender bir yürek kaldı zannediyorsun geride, oysa gün geliyor anlıyorsun ki gidenlerden birisi sessizce kapatmış gönül kapını. Ve sen ilişkilerini, dostluklarını farkında olmadan yalnızca aklınla yaşamaya başlamışsın. Anlayamadığın ise, aslında bütün değilsin artık, yarım kalmışsın, eksiğe düşmüşsün, kusura bakma ama biraz da kalpsiz olmuşsun.
Geçici öfkelerimizle, kalıcı aptallıklar yaparız, ismini de " Kusura Bakma " koyarız.
Reklam
Bir şiir istersin "İçinde benzetmeler olan" Kusura bakma sevgilim Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok
Öğrencisi olduğum Küçükçekmece İlkokulu'nun bahçesinden atlayarak; haftada mütemadiyen bir kere anlatılan ''Küçükçekmece Tufanı ve Kaybolan Şehir'' efsanesine konu olan göle doğru yürüdük. Mete yine anlatmaya başlamıştı hurafeyi: Yıllar yıllar önce yaşlıca bir dede gölün altındaki şehre gelmiş, kapı kapı gezip bir tas su istemiş, kimse de
Kusura bakma, Şair kelamı bu ya, Artık telmih üstüne telmih ima üstüne ima...
Sayfa 237Kitabı okudu
Kötü yola düşmüş gecelerden geliyorum. Kusura bakma gözlerim biraz kirli...
Reklam
İpe Un Serrmek; Kendisinden bir hizmet beklenen veya verilen görevi yerine getirmesi umulan kişilerin, çeşitli bahaneler öne sürerek yavaş davranmaları yahut işin yapılmasına engel olmaları hâlinde söylenen bu deyim, Nasrettin Hoca'ya atfedilen bir hikâyeden kaynaklanır. Rivayete göre, Hoca merhumun bir komşusu varmış. Ödünç aldığı eşya yahut araç gereci geri getirmekte ihmalkâr davranır, unutturabilirse hiç geri getirmez yahut o kadar hoyrat kullanırmış ki, ne alırsa bozuk, kırık, delik, kopuk, sakat olarak iade edermiş. Hoca bu komşusuna, önceleri hatırını sayarak bir şey söyleyememişse de içten içe öfkelenip artık ödünç bir eşya vermemeye ahdetmiş. Ertesi gün, komşusunu kapıda görünce, "Tamam, demiş içinden, bu sefer ne istese vermeyeceğim." Adam her zamanki pişkinlikle, — Hocam, demiş, urgan lâzım oldu, sizinkini ödünç alabilir miyim? Hoca, derhâl bir mazeret uydurmak için zihnini kurcalamışsa da aklına bir çare gelmemiş. O sırada hanımının un elemekte olduğunu görüp, — Kusura bakma komşu, bizim hanım urgana un serecek. — Aman hocam, hiç ipe un serilir mi? — Vallahi komşu, vermeye gönlüm olmayınca ipe un da serilse yeridir!
''Kusura bakma ama, insanlar bizi bu halde görseler ne derler?'' diye sorardı. '''Birlikte yaşıyoruz, ama birimiz önde, diğeri geride. Bize bakıp, bu iki insan birbirinden öylesine nefret ediyor olmalı ki yan yana dahi yürümüyorlar, derler. Başkalarına bu izlenimi vermek hoş bir şey değil. Elini falan tutacak değilim ya! Biraz yavaş yürüyüver. Ya çok geride kalır da sana yetişemezsem?''
"Sordum sarı çiçeğe: annen baban nerede yavrum senin? Çiçek ey dür: ben tanımadığım amcalarla konuşmam derviş baba. Kusura bakma, kimseye güven olmuyor."
-Tutalım ki evlisin, karını da seviyorsun; ama başka bir kadını çekti canın... -Kusura bakma ama bir şey anlamadım bu dediğinden... Şu anda karnımı tıka basa doyurmuşken bir ekmek fırınının önünden geçerken ekmek çalmamı anlayamayacağım gibi, senin bu dediğini de anlayamıyorum.
Reklam
"Dünyanın cehenneme döndüğü o günlerde, insanların kadın, çocuk, yaşlı, ayrımı yapılmadan vahşice katledildikleri bir çağda ruhumuzun acılarını dert etmek, kusura bakma ama biraz züppelik gibi geliyordu bana."
"Ne İstanbul ne yeryüzü, yetmedi gidermeye hüznümü..Kusura bakma gözlerim , yordum seni .."
Az sonra, Meryem'le annesi sebze çorba'sıyla dolu, dumanı tüten iki kaseyle iki somun ekmek getirdiler. " Et sunamadığımız için kusura bakma," dedi Vahit. "Bugünlerde ete bir tek Taliban'ın gücü yetiyor."
Sayfa 244Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.