“İsa bir babaydı.” Sophie hâlâ emin olamıyordu.
Teabing, “Evet,” dedi. “Ve Magdalalı Meryem, onun asil soyunu taşıyan rahimdi. Sion Tarikatı günümüze kadar Magdalalı Meryem’e Tanrıça, Kutsal Kâse, Gül ve İlahi Anne olarak tapmıştır.”
Sophie’nin aklına yeniden bodrum katında gördüğü ayin gelmişti.
Teabing, “Tarikata göre,”
Langdon gülümsedi. “Kâse’nin gerçekten Son Akşam Yemeği’ nde görüldüğü ortaya çıktı. Leonardo onu göze çarpacak bir şekilde tabloya dahil etmişti.” Sophie, “Dur biraz,” dedi. “Bana Kutsal Kâse’nin bir kadın olduğunu söylediniz. Son Akşam Yemeği, on üç erkeğin gösterildiği bir resim.” “Öyle mi?”
Ah bu kitap beni çok çok etkileyen bir kitap oldu. Aslında bu kitaba inceleme yazmak çok mümkün değil. Kitapla ilgili Yazılan çizilen o kadar çok inceleme var ki bu Dan Brown un ne kadar usta bir yazar olduğunun göstergesi. Şimdi yazacaklarım bir özet niteliğinde olabilir.
Robert Langdon bir gece uykusundan uyandırılır ve bir cinayet için bilgilerine başvurmak için yüzbaşı Bezu Fache tarafından cinayet yeri olan louvre ye davet edilir. Simge bilimci olan Langdon lauvrenin müdürü Jasques Sauniere nin cesedini incelendiğinde müdürün ölmeden önce yazdığı mesajları ve kendi kanıyla karnına çizmiş olduğu sembolü inceler. Bu sırada diğer bir baş karakter olan Sophia olaya dahil olur ve Langdona yüzbaşıdan gizli şekilde kaçması gerektiğini cinayetin baş suphelisinin olduğunu anlatır. Sophie aynı zamanda öldürülen müze müdürünün torunudur. Aslında yazmış olduğu mesajın ona yazıldığını açıklar ve birlikte mesajlar üzerine bir araştırmaya girerler.
Araştırma sırasında Sophia büyükbabasinin Sion tarikatinin büyük üstadı olduğunu ve bir sırrı kendiyle birlikte dört kişinin sakladığını öğrenir. Bu sır kutsal kasenin yeridir. Ama aynı gün sırrı bile diğer üyeler de öldürülünce büyük babası sırrı koruması için Sophia ve Robert Langdona bu sırrı devretmek ister onlara izler, mesajlar, anahtar bırakır. Bu ikili hem polisten kaçıyor hem de kutsal kase sırrını öğrenmeye çalışıyorlar.
Derken kitap öyle bir hal alıyor ki din, semboller, tarikatlar, kutsal kase, İsa, Magdalalı Meryem, Da vinci ve eserleri gibi bir çok konuda bilgi veriyor. Sanatın tarihin gizemin birleştiği mükemmel bir kitap.
Bir Avrupa Hıristiyanlık geleneğine göre, İsa'nın Son Akşam Yemeği'nde kullandığı ve aynı zamanda çarmıha gerilme sırasında birkaç damla kanını tutmak için kullanıldığı varsayılan kupa günümüzde varlığını sürdürmektedir ve onu kullanan kişiye büyülü güçler verecektir. Bu bir tarihçinin bakış açısına göre pek muhtemel olmasa da -12. yüzyıldan önce Hıristiyan bir Kutsal Kase'nin bahsi geçmez - kase efsanesi, ortaçağ Avrupa'sında popülerdi ve Indiana Jones ve Son Haçlı Seferi (1989) ve Da Vinci Şifresi (2006) gibi filmlere konu olarak, çağımızda da kamuoyunun hayal gücünde yer etmeye devam etmektedir.
Sahibine doğaüstü güçler veren büyülü bir şey olduğunu düşünüyorlar. Başka bir teorileri de İsa ve Maria Magdalena' nın soyundan gelen insanlar olduğu...
"Kral Arthur'un Yuvarlak Masası'nda dünyanın en güçlü şövalyeleri bulunurdu. Fakat bir sandalye hep boş kalırdı Siege Perilious, yani tehlike koltuğu. Büyücü Merlin bu sandalye dolduğunda Yuvarlak Masa günlerinin sona ereceği kehanetinde bulunmuştu. Günlerden bir gün gizemli bir şövalye ortaya çıkıp bu koltuğa oturdu. Arkasında altın harflerle "Yüce Prens Galahad" yazısı belirdi. Galahad, Sör Lancelot'un kötürüm kral Pelles'in kızı Elaine'den olan oğluydu. O gece şövalyeler, çarmıha gerildiği sırada İsa'nın kanının içine dolduğu Kutsal Kâse'yi içeren bir vizyon gördü. Sör Galahad onu bulmak için bir sefer ilan etti. Şövalyeler dört bir yana dağıldı ama yalnızca üçü -Galahad, Perceval ve Bors-Kral Pelles'in kalesinde olan Kâse'yi buldu. Kral Pelles bütün bunların üzerine iyileşti ve çürümüş toprakları yeniden çiçek açtı. Şarap ayini sırasında yalnızca kalbi ve ruhu tamamen saf olan Galahad, Kâse'yi örtüsüz bir şekilde gördü. Kâse'nin ışığıyla kaplanan Galahad, Kâse'yle birlikte insanların dünyasından yok
oldu."
"Kutsal Kâse Ortaçağ'da İsa'nın Son Akşam Yemeği sırasında kullandığı tas ya da kupa olduğu yaygın kabul görmüştür.
Leonardo da Vinci ' nin tablosunun sembolik anlamı, İsa'nın sağında oturan kişinin cinsiyeti de dahil olmak üzere çok tartışılmıştır. Çoğu tarihçi bu figürü havari John olarak görür. Ancak
Da Vinci Şifresi' nde ortaya atılan fikir, onun Mecdelli Meryem olduğu spekülasyonunu yeniden canlandırmıştı.
Daha geçmişte ortaya atılan bir teori Kutsal Kâsenin Fransızca çevirisi San Grael'e dayanmaktadır. Tek bir harfin yer değiştirmesiyle "asil kan" (sang real) anlamına ulaşılması Kutsal Kâsenin Mecdelli Meryem'in rahmini simgelediği, onun İsa'yla evlenip çocuklarını doğurduğu fikrine yol açmıştı; bundan ötürü İsa'nın kanı da onun soyunun ifadesi olarak yorumlanıyordu.
Da Vinci Şifresi 'nde yeniden canlanan bu teori yoğun tartışmalara neden olmuştur. Ve ciddi tarihçiler tarafından reddedilmekle birlikte konunun bizi büyülemeye devam ettiğinin kanıtıdır."
Alıntı S.209
https://1000kitap.com/kitap/kitap--251477
size ilginç bir kitap ile geldim. İsmi beni öyle çekti ki büyük heyecanla başlayıp okudum ama bildiğim şeyler bilmediklerim miydi, yanlış bildiklerim doğru bildiklerim neydi..
İsa'nın annesı Meryem Kur'anda yüceltilmiş adına sûre inen kadın.
Kur'an'da Meryem'in bakire olarak hamile kalışı, İsa'nın doğuşu, peygamberlik
Mayasız Ekmek Bayramı'nın ilk günü öğrenciler İsa'nın yanına gelerek, “Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.
İsa onlara, “Kente varıp o adamın evine gidin” dedi. “Ona şöyle deyin: ‘Öğretmen diyor ki, zamanım yaklaştı. Fısıh Bayramı'nı, öğrencilerimle birlikte senin evinde kutlayacağım.’ ”
Hz.İsa'nın ve Parsifal'ın yolculuğu arasında epey öğretici paralellikler vardır. İki hikaye birçok yönden birbirine benzer; aradaki fark şudur: Çok bilge bir insan olan Hz.İsa, arayışı doğru şekilde yapar. Ama yine de bütün aşamalardan geçmesi gerekiyordu. İsa, on iki yaşında tapınağa gidip anne babasını azarladığında, bu onun ilk Kutsal Kase Kalesi'ydi. Çok derin bir şey dokunmuştu: Erkekliğine, gücüne. Bunu anladığı için kötü şekilde yaralanmamıştı. Daha sonra, orada kalıcı olarak ikamet etmek için, Kutsal Kase Kalesi'ne ikinci kez dönmek zorundaydı. Bütün bunları çok bilgece yaptı ve bize takip edeceğimiz bir prototip bıraktı. Eski on ikinci yüzyıl Kutsal Kase mitini çok severim, çünkü bu mit yolumuzu daha dünyevi ve insani bir dille anlatır. Kendimde, şehitten bulabileceğime göre, Parsifal'den daha fazlasını bulabiliyorum.
“Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.” Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: “Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın.” Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz.”
1.KORİNTLİLER 11:23-26
Sion tarikatına göre Hz. İsa bir kurtariciydi ve Magdelali Meryem ile evlendi . Bu evlilik düğün töreni ile gerçekleşmemiş, Tanrı huzurunda olmuştu.İsa çarmıha verildiğinde Meryem hamileydi ve çocuk İsa nin kanindandi .
"Köylüler tarlalarından aldıkları ürünün onda birini papaza vermek zorunda. Danaların, koyunların, domuzların ve diğer besi hayvanlarının da onda biri papaza ait.
Her pazar, köylüler ayine katılmak için kiliseye gider. Kilisede köylülerin oturabileceği hiç bir şey yok. Papaz kutsal kitabı okur ve ilahiler söylerken, köylüler onu ayakta dinlemek zorundalar. Papaz izin verirse diz çökebilirler.
Ayinin en kutsal anı, topluluğa ekmek ve şarabın sunulduğu andır. Içinde şarap olan gümüş bir kase ve içinde ekmek par çaları olan bir tabak vardır. Papaz bu şarabı ve ekmeği kutsar. Sonra ekmek tabağını alarak başının üzerinde çevirir. O zaman ekmek İsa'nın bedeninden bir parçaya, şarap da İsa'nın kanına dönüşür. Papaz köylülere böyle anlatır."
Öncelikle kitap sadece bir macera kitabi olmaktan öte Masonluk, Opus Dei tarikatı, Sion tarikatı, İsa Mesih, Magdalalı Meryem ve kutsal kase gibi olaylara büyük yankılar uyandıracak şekilde ışık tutmaktadır. Bunların yanı sıra bunları çözmemizi sağlayacak semboller, sayılar, kriptolojiler vardır. Kısaca olay örgüsüne değinecek olursak, Harvard
Son Akşam Yemeği... Son! İsa, hayatının son yemeğini o sofrada yediği için değil. O sofrada ana yemek İsa olduğu için son. Hatta ilk ve son! İsa'nın ilk ve son lokması da o akşam çiğnenip yutulduğu için. Geriye tek bir İsa bile kalmasın ve buna dayanamayan Tanrı kendini gösterdin, diye... Ama yemek boyunca Tanrı ne görüldü ne de duyuldu.