Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Lâiklik Sanılan ve Lâiklik Gerçeği
Bir ülkede din düşmanlığı cezalandırılmıyorsa veya o ülkede bizzat devlet din düşmanlığı ya da istismarcılığı yapıyorsa, o ülke Batı ölçülerine göre laik değildir. Dinî eğitim kısmen de olsa engelleniyorsa, ibadethanelerin dokunulmazlığına uyulmuyorsa, dini törelere ve ibadetin geleneğine müdahale ediliyorsa, dini amaçla kurulan müesseselere izin verilmiyorsa, mevcutları kapatılıyorsa, dini yayın ve propagandalar yasaksa o ülkede laiklik yoktur Batı’ya göre. Böyle bir ülkenin adı laik olsa da kendisinin laik sayılması mümkün değildir. Tıpkı adı Cumhuriyet bile olsa o ülkede eğer serbest seçim uygulanmıyorsa o devletin tam ve kâmil anlamda cumhuriyet sayılamayaca-ğı gibi. Eğer fikir hürriyetine yer verilmemişse o ülkenin yönetimine demokrasi denemeyeceği gibi.
Sayfa 274Kitabı okudu
İmam-Hatip okullarını çoğaltıyorlar ya boyna; yobazlar da kaçak hafız kurslarını çoğaltıyorlar. Lâik niteliği zaten kalmamış olan Türk eğitiminde hükümet, resmi olmayan girişimle hafız yetiştirme yarışındadır...
Sayfa 201 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Tevhid-i Tedrisat Kanunu", tek elden eğitim ve lâik öğretimin ilk kanuni belgesidir.
Sayfa 150 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 15. Basım: Aralık 2020Kitabı okudu
"Laik eğitim, aydınlık ve kültür getirir. Binlerce yılın bilimini, kültürünü, sanatını çağımıza taşır. Laik eğitimin olmadığı yerde ilkellik vardır."
Devletin laikleşmesindeki önemli ikinci adım, hukuk ve eğitim alanındaki reformlar ile atıldı. Laiklik temeli üzerine yeni bir hukuk birliği oluşturan yasalaştırma işlemlerine girişildi ve öğretimin birleştirilmesi yasası çıkarıldı. Çağdaş gelişmelerin gerektirdiği hukuki kuralların, daha çok, batılı ülkelerden alınması yolu ile, dinsel kökenli hukuk yapısının yerine yeni bir hukuk sistemi oluşturuldu. Türk Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu, Hukuk ve Ceza Yargılamaları Usul Kanunları, Ceza Kanunu, İcra İflas Kanunu, Ticaret Kanunu ile İdari Hukuk alanını düzenleyen yasalar, iktibas yoluyla girişilen yeni yasalaştırma eylemleri ile oluşturulan laik hukuğun en önemlileridir.
laik ve bilimsel eğitim, öğrencileri "tek tip insan" yapacak eğitim değildir; çocuğun aklını, düşüncesini ve yeteneklerini geliştiren, ona yeni ufuklar açan bir eğitimdir.
Reklam
Milli Eğitim Bakanlığı, 1 Şubat 1949 tarihli bir genelge yayınlayarak ilkokullarda program dışı din dersleri okutulmasını ister; 4 Kasım 1950 tarihli bir genelgeye de bu dersler programa alınır. Lâik eğitimde açılan ilk gedik budur.
"Başı örtülü kızların dersanelere ve hatta okullara sokulmaması laik devletimizin emridir." / "Hocam, affedersiniz bir soru sorabilir miyim: Devletin emri Allah'ın emrinden büyük müdür, hocam?"/"Güzel bir soru. Ama bunlar laik bir devlette ayrı şeylerdir." / "Çok doğru söylediniz hocam, elinizi öpeyim. Korkmayın hocam verin, verin, bakın doya doya öpeceğim elinizi. Oh. Allah razı olsun. Size ne kadar saygı duyduğumu anladınız. Şimdi hocam lütfen bir soru sorabilir miyim?" / "Buyrun, rica ederim." / "Hocam, peki laiklik dinsizlik mi demektir?" / "Hayır." / "O halde dinlerinin gereğini yerine getiren mümin kızlarımız niye laiklik bahanesiyle derslere alınmıyor?" / "Vallahi oğlum, bu konuları tartışmakla bir yere varılmıyor. Bütün gün İstanbul televizyonlarında bu konular konuşuluyor da ne oluyor? Ne kızlar başörtülerini çıkarıyor, ne de devlet onları o haliyle derslere alıyor." / "Peki hocam, bir soru sorabilir miyim? Al buyurun ama, başlarını örten kızların, bizim binbir emekle yetişmiş o çalışkan, o terbiyeli, o itaatkâr kızlarımızın eğitim haklarının ellerinden alınması Anayasamıza, eğitim ve din özgürlüğüne hiç uyuyor mu? Sizin vicdanınıza sığıyor mu söyleyin lütfen hocam?" / "O kızlar o kadar itaatkârsa başlarını da açarlar..."
Sayfa 44 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
Eğitim öğrenci merkezli olmalıydı. Eğitim sürekli olmalıydı. Her tür etkinlik köyü kalkındırma ülküsüne hizmet etmeliydi. Enstitü eğitimi laik olmalıydı.
On yedi Nisan elbet Türk solunun Yani Atatürk gibi İnönü gibi laik ve sınıfsız bir yeni Türkiye özleyenlerin bayramıdır. O gün Türk köylüsü kendisini hor görmeyecek, derdine derman arayacak, yanı başında çalışacak, halinden anlayacak hem yerli, hem ilerici bir eğitim kurumuna kavuşuyordu. Bu kurumda köylü, yani Türkiye halkının büyük çoğunluğu tarihinde ilk kez kendi yöneticisini kendi yetiştirecek ve kendi kendini yöneten halkın, yani gerçek demokrasinin yepyeni bir örneğini verecekti.
Sayfa 102
850 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.