Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Atatürk, 1923-1938 yılları arasında bir dizi siyasal, hukuksal, kültürel, toplumsal ve ekonomik devrim gerçekleştirerek çağdaş ve laik bir ulus devleti olan Türkiye'nin yapılanmasını sağlamıştır.
Türk insanının bugün içinde bulunduğu zihniyet durumu " HAFIZLAYAN " olarak tek kelime ile açıklanabilir. Tıpkı eğitim sistemimiz gibi. Eğitim sistemimiz " DÜŞÜNEN " değil " HAFIZLAYAN " insanları 10 Kasım 1938' den beri yetiştirmiyor mu? * Kendimizi kandırmayalım. Dünyanın hiçbir yerinde " halk" düşünmez. Zaten halkların düşünmesi de istenmez. Neden mi? Eğitim sistemi " sirk aslanları " yetiştirir. * 2011 Türkiye'sinde " çok dindar " veya " laik " zenginler üniversitede okuyan bir kısım çocuklarımıza ayda 150 tl, 200 tl gibi ultra burslar (!) vermektedir. Buna en hafifi ile Allah'ı kandırmak (!) ve kendi vicdanlarına " teyemmüm " yaptırmak (!) denir. * Eğitim sistemimizdeki tek tip hafızlayan insanlar, " Nadas " a bırakılan beyinlerdir. * Oyun kuruculuk ekonomik zenginliğe bağlı değildir. Bilakis ekonomik zenginlik Akıllı Oyun Kurucuların sonucudur. * Eğer her şeye ekonomi gözüyle bakan bir " elit " kadrosuna sahipseniz, önce topyekün beyinlerin, sonra bacak aralarının, er sonunda da ruhlarının ırzına... Küresel güçler tarafından ihtiyaca binaen halledilirsiniz. * Velhasıl; " Ya devlet başa, ya kuzgun leşe ". MGK'yı AB istedi diye kuşa çevirenlerden bu beklenebilir mi?
Sayfa 452Kitabı okudu
Reklam
Atatürk'ün Çağdaş Türkiye Projesi'nin merkezinde "çağdaş eğitim " vardır.Çağdaş eğitimin temel nitelikleri ise "akılcı","bilimsel" ve "lâik" olmasıdır.
Sayfa 155Kitabı okudu
Laiklik, yeni devletin, bugün de yerleştirilememiş ilkelerinden bir olarak kaldı. Çünkü, devletin yapısına, tam laik bir karakter hiçbir zaman verilemedi. Dini hizmetler ve dini eğitim, daima devlet vazifesi olarak fakat her zaman sömürülmeye hazır bir durumda kaldı. Teokratik bağlantılar, aslında toplumla devlet arasında ilişki olmaktan ziyade, toplumun kendi içinde beslenir. Halbuki politikacı, bu bağlantıları ilk fırsatta devletin yapısına mal etmeye çalışır. Nitekim bu mücadele bizde, bugün de ve hâlâ devam eder durur.
Sayfa 153Kitabı okudu
Laiklik Üzerine
Bz Laikliği savunuyoruz. Herkes nasıl inanırsa inanır. Kimse ona karışmaz. İbadetini nasıl yaparsa yapar. Hiç de yapmaz, hiçbir inancı da olmaz. Günde 40 defa da namaz kılar, bin rekât da namaz kılar. Yılın isterse 365 günü oruç tutar, isterse hiç oruçla namazla işi olmaz. Herkesin kendisini ilgilendirir o iş. Devlet bu işlere karışmaz. Hukuk, insanlığın ortak vicdanına, ortak değerlerine uygun olarak oluşturulur. İnsanlığın ortak değerleri var. Toplumsal düzen insanlığın bu ortak değerlerini esas alarak düzenlenir. Ve eğitim de, bilimin ve ortak insanlık kültürünün değerlerine uygun olarak programlanır Laik bir Cumhuriyette. Ve tabiî gerçek devrimciler olarak biz, Uluslararası Proletarya Hareketinin ve Demokratizmin değerlerini, kültürünü bu insanlık değerlerinin en gelişkini ve en üstünü olarak görürüz, kabul ederiz. Ve devrimci demokratik iktidarımızda da ona uygun bir eğitim, kültür, sanat, hukuk vb.programları uygularız. Ama sen mezhepler temelinde böldün, ona göre oluşturdun mu insanların dünya görüşlerini, ruhiyatlarını, değeryargılarını, onları birbirine ömür boyu düşman edersin. Hepsibirbirini kâfir sayar. Bırakalım mezhepleri, tarikatlar bile birbirini kâfir sayıyor. Öyle değil mi? Bunun sonu gelmez... Her tarikatın kendine göre bir şeriatı var. IŞİD’in kadınabakışı farklı, Suudi’nin farklı, Tayyipgiller’in farklı. Bunun hangisi Müslüman? IŞİD’e göre hepsi kâfir. O yüzden din ve inanç sorununun biricik insani çözümü Laikliktir.
Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Sınıf esasına göre parti kurmak yasaklandı, sendikacılık tehlikeli bir uğraş halini aldı. Eğitim, laik ve demokratik, Atatürkçü, devrimci kimliğinden saptırıldı. Örneğin Köy Enstitüleri kapatıldı, ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okulları açılmaya başlandı.
Reklam
Gazi Mustafa Kemal laik düşünce sisteminin korunması, kavranılması için iki alanda devrim yaptı. Bunlardan birisi eğitim, ötekisi de hukuk alanlarıdır... Eğer bu alanlarda laiklik egemen değilse siyasi alandaki rejimin laik olarak ifade edilmesi anlamsızdır.
Otelin hazırlık döneminin başlangıcı olarak belirledikleri günden bu yana bir buçuk ay geçmişti. O zamandan beri de Serhat’la arkadaş olmuşlardı. Ama Serhat Kuran kursundan yetişmiş, beş vakit namazında ve aklını din konularıyla bozmuş biriydi, iyi çocuktu ama bu dünyaya sadece neyin günah, neyin günah olmadığını anlamak için gelmiş
Sayfa 215 - Serhat’ın IŞÎD aşkına dairKitabı okudu
"Tayyibistan İslam Cumhuriyeti"
Yıkılan Laik Cumhuriyet’tir. “Yeni bir fiili durum”, diye itiraf ettikleri de Tayyibistan İslam Cumhuriyeti’nin ilk adımlarıdır. Din devleti diyoruz kurmakta olduklarına. Çünkü laikliği büyük oranda ortadan kaldırmışlardır. Milli Eğitim, imam hatipleştirilmiştir artık. Yargı sistemini de yıkmışlar, kendilerine uygun hale getirmişlerdir, büyük ölçüde. 2010’da yaptıkları referandumla Yargıyı da çok önemli oranda AKP’giller’in hukuk bürosuna döndürmüş bulunmaktadırlar. Türk Ordusu’nu da “Ergenekon Davası” adlı CIA Operasyonu ve 15 Temmuz gecesi yapılan paylaşım savaşıyla birlikte ellerine geçirmişlerdir. Orduda Mustafa Kemal ve Milli Kurtuluş Gelenekli, laik, antiemperyalist, yurtsever unsurları zaten “Ergenekon Davası” denen CIA operasyonu sürecinde tasfiye etmişlerdir. 15 Temmuz’da da Orduyu darmadağın ederek parçalamışlar, bütünüyle kendi elleri içine almışlardır. Türk Ordusu içinde de yaptıkları tüm bu kanunsuzluklar sonucunda Ordudaki klasik liyakata, kıdeme ve emir-komuta sistemine dayanan hiyerarşik düzeni yok etmişlerdir. Ayrıca, Orduyu hırpalamışlar, yaralamışlar, akıl almaz saldırılarla hakaretlere uğratmışlar, saygınlığını, özgüvenini yaralamışlardır. Özetçe; devleti tüm kurumlarıyla birlikte kerte kerte ellerine geçirmişler, kendi Ortaçağcı dünya görüşlerine uygun yeni bir din devleti oluşturmaya girişmişlerdir.
Sayfa 53 - Derleniş YayınlarıKitabı okudu
Çiçeklerime basmayın
-Laik, parasız ve mecburi eğitim aptalların sayısını arttırmaktan başka bir işe yaramaz - diye buyurdu Gustave Flaubert.
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
Hararetli tartışmalardan sonra 9 Aralık 1931’de Parlamento’dan çıkan Anayasa, İspanya’yı “özgürlük ve adalet rejimi altında örgütlenmiş her türden çalışanın demokratik Cumhuriyeti” olarak tanımlıyor; Devletin laik olduğunu belirtiyor; ruhbanın Devlet tarafından finansmanına son veriyor; medeni nikâh ve boşanmayı getiriyor ve dinsel kurumların eğitim vermesini yasaklıyordu. Anayasa’nın 36. maddesi, dönemin en aydınlanmış ülkelerinin demokratik parlamentolarında olan bir şeyi, kadınlara oy hakkını getiriyordu.
Sayfa 16 - İletişim YayınlarıKitabı okuyacak
845 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.