... bin bir zahmetle yürüyen küçücük bir karınca bile görse, ona zarar vermemek için üstünden atlıyordu. Teneke Adam bir kalbinin olmadığını çok iyi biliyor ve bu yüzden herhangi bir canlıya karşı zalim ya da kaba olmamak için elinden geleni fazlasıyla yapıyordu.
“Siz kalbi olan insanların,” dedi, “size rehberlik edecek ve böylece yanlış yapmanızı engelleyebilecek bir şeyiniz var; oysa benim kalbim yok ve bu yüzden çok dikkatli olmalıyım.”
... çünkü insan doğasının bir garip yanı da her yere çabucak uyum sağlaması, geçici olarak bulunduğu yerde kendini evinde hissetmeyi bir hak olarak görmesidir.
“Karşınıza bir şey çıkıyor ve sizi teslim alıyor, siz de kendinizi bırakıyorsunuz, artık hesap kitap yapmıyorsunuz, hiçbir şeyden çekinmiyorsunuz ve artık yarım kalan bir şeyle yetinmiyorsunuz, hiç düşünmeden, hiç kuşkuya kapılmadan, hatta ayrımına varmadan alıyor ve veriyorsunuz; tehlikeye gülerek, kendinizi unutarak bakıyorsunuz; takatten kesilen bir akıl ve yoğunlaşan bir ruhla ilerliyorsunuz, ilerliyorsunuz... varabileceğiniz en, en yüksek yer bu değil mi? “
“Aşkı nasıl mı hayal ederdim? Ah, çok basit. Son derece sade ve sağlıklı. Sanırım hiç de şeytani ve romantik sayılamayacak şeylerle karşılaştırırdım aşkı. Her gün açlığımızı giderdiğimiz kutsal, doyuran ekmekle; her gün evimizi açtığımız hayat veren temiz havayla. Sonuç olarak her şeyi borçlu olduğumuz, ama haklarında pek öyle tumturaklı laflar etmediğimiz en önemli, en doğal, en güzel şeylerle.”
"Aşka lanet etmeyin dostlar,
Odur bize sevinçlerimizi veren
Neden geri almak da onun hakkı olmasın?
Hiçbir zaman aşk değildir bize layık olmayan, oysa biz layık olmayız ona kimi zaman.
Hiçbir zaman bize ihanet etmez aşk ve biz oluruz hep, ona ihanet eden."
Bir yandan tüm bu salgınlar yaşanırken, bir yandan da yenileri çıkmaya devam etti çünkü dünyadaki kadın ve erkek sayısı çok artmıştı. Yiyecek bulmak daha kolay olduğu için insan sayısı artıyor, sayısı artan insanlar daha büyük sayılarda toplu halde yaşıyor, insanlar daha kalabalık yaşadıkça yeni yeni mikroplar çıkıp salgın hastalıklara neden oluyordu.
“... yeryüzünde insanoğlu için kendi yasasının dışında bir yasa olmadığını ve hiçbir şeyin birine bağlı olmak kadar insanı hayata bağlamadığını hissetti.”
"Şimdi kendimi açmam, kendi içimden fırlayıp çıkmam, bir sözcükle, bir bakışla kendimi anlatmam, dışıma taşmam, kendimi elden çıkarmam, teslim etmem, basitleştirmem, çözmem gerektiğini hissediyordum..."
Kimlik bölmelere ayrılamaz, o ne yarımlardan oluşur, ne üçte birlerden, ne de kuşatılmış diyarlardan. Benim birçok kimliğim yok, bir kişiden diğerine asla aynı olmayan özel bir "dozda" onu biçimlendiren bütün öğelerden oluşmuş tek bir kimliğim var.
“Belki mutluydum dostlarım, evet, belki
Ama gençliğimin tüm o gecelerinden
Ne kaldı ki elimde!
Bütün içtiklerimden,
Sonsuz bir susuzluk yalnızca
Ve tüm sarılmalardan
Beceriksiz iki kol kaldı geriye.”
“Korktuğu sarhoşluk değildi; nicedir şarapla aralarında karşılıklı bir saygı oluşmuştu. Onun asıl korktuğu, içindeki saygınlık duvarını yıkmalarından ürktüğü, insan yığınlarıydı.”
"Esrarengiz psikolojik şeylerin üzerimde adeta ürkütücü bir gücü olur; ilişkileri çözmek için yanıp tutuşurum ve tuhaf insanların sadece varlıkları onları tanıma arzusunu bir tutkuya dönüştürür..."