Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Berkay

Atatürk devrimlerinin tarihsel görevi bugün, “Üçüncü Dünya" kavramı içinde toplanan az gelişmiş toplumlara tarihin doğrultusunu göstermede, bu bakımdan onlara örnek olmada; Kurtuluş Savaşı ile emperyalizmin tutsağı uluslarda kurtuluşun umudunu yaratmada aranabilir: "Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerine uluslar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrıcalığı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır.” Atatürk devrimleri bu insancı amaca doğru güçlü, tutarlı adımlardır. Öte yandan da Atatürk yeryüzündeki insanların bu "uyum ve işbirliği çağı"nı gerçekleştirecek gibi eğitilmelerini ister: "Dünya yurttaşları çekememezlik, açgözlülük ve öç alma duygusundan uzaklaşacak biçimde eğitilmelidir." Bu özleyiş ve inançları ile insanlığa ve kendi ulusuna olan güveni ve onların hep ileriye, iyiye doğru gidebileceklerine inanan iyimserliği ile Atatürk tutarlı bir aydınlanmacı hümanisttir.
Sayfa 95
Reklam
Atatürk devriminin ilkeleri arasında en büyük tepkiye yol açan, laikliktir. Bunu da doğal saymak gerekir. Dinsel dogmatizm, Atatürk'ün son vermeye giriştiği ortaçağ düzeninin temel direğidir, özüdür. Din işleriyle dünya işlerini birbirine karıştırmamaya, kısaca, laiklik denilirse, laiklik elbette dinsizlik demek değildir. Ancak, dünya işlerinin arkasında hep tanrının ya da elçisinin buyruklarını bulmaya alışmış bir kimse bu ayırmayı kolay anlayamaz, kutsallıktan arınmış bir dünya ile birdenbire uzlaşamaz. Meydana gelen boşluğu kendi aklı ile doldurmak, dinden kaynaklanan hazır açıklama ve davranış şemaları yerine kendi usavurmalarını koymak zorundadır. Bunu da aydınlanmış, özgür kişiliği olanlar başarabilir. Böyle dönemlerde bilime dayanan eğitim insanın yolunu aydınlatan, buldurtan kılavuz olur. Ayrıca, Müslümanlık yalnız bir inançlar ve ibadetler dizgesi değildir; hukuk ve töre düzeni olan, günlük yaşamın ayrıntılarına kadar uzanan bir dindir. Bu da, laiklik için pek elverişli sayılamayacak bir ortamdır.
Sayfa 90
Altı ilke, Türk tarihinin son iki yüzyılındaki deneylerin akılcı bir eleştirisinden kaynaklandığı için, Atatürk ulusçuluğu akıldışı-duygusal değildir. Bu da onu ölçülü yapar: Ulusal kültür birikimindeki gerçek plan ve olmayan değerleri ona ayırt ettirebilir, onu kendisine gözü kapalı hayran (narcisse) ya da bencil yapmaz. Atatürk'e göre, "Bencillik kişisel olsun, ulusal olsun her vakit kötü sayılmalıdır.“* Bu ulusçuluk emperyalist değildir; akılcı ve moral bir norm olan "yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlıdır. Dünyadaki saygınlığın fetihlerle değil, evrensel kültür değerlerinin yaratıcısı olmakla gerçekleşeceğine inanır.
Sayfa 89

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat bizim gözümüzün önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir milletti. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlılarin vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu."
Sayfa 364 - türk tarih kurumu yayını
"Neymiş benim üstlenmem gereken o bir sürü mesele? Öncelikle iyi meseleleri benimsemeliymişim, sonra Tanrı meselesini, insanlık, hakikat, özgürlük, insaniyet, adalet meselelerini; dahası halkımın, hükümdarımın, vatanımın meselelerini, ayrıca tin meselesini ve daha binlerce başka meseleyi... Bir tek Benim kendi meselem hiçbir zaman benim meselem olmamalıymış! "Tüh o egoiste! Yazıklar olsun, yalnızca kendini düşünene! ... Tanrısal şeyler Tanrı'nın meselesidir; insani şeyler ise insanın... Benim meselem ne tanrısaldır ne insani; hakikat, iyilik, adalet, özgürlük vs. de değildir, sadece ve sadece Benim olandır ve genel olmayıp tıpkı benim biricik olduğum gibi o da biriciktir. Benim için benden daha önemlisi yoktur!"
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
192 günde okudu
The Sistem
The SistemAbdullah Reha Nazlı
9/10 · 97 okunma
Hiyerarşi
Kimdir "fedakar"? Herhalde Bir tek-şey, Bir amaç, Bir irade, Bir ihtiras için diğer her şeyi feda edendir. Annesini ve babasını terk edip amacına ulaşmak adına tüm tehlike ve yoksunlukları aşan âşık da fedakar değil midir? Ya da tek tutkusu uğruna bütün hırslarından, arzularından, tatminlerinden vazgeçen ikbalperest, ya da servet biriktirmek için her şeyi kendinden esirgeyen cimri, ya da eğlence düşkünü vb.? Ona sadece tek bir ihtiras hükmeder ve o, bu tek ihtiras uğruna diğer tüm ihtirasları feda eder. Bu fedakar insanlar egoist değiller mi, kendi çıkarlarını düşünmüyorlar mı? Onlara hükmeden Tek tutkuları olduğu için, sadece bu tutkuyu tatmin etmeye çalışırlar ve bu uğurda çok çaba harcarlar: büyülenmişçesine bunun içinde erirler. Onların her bir davranışı, yaptıkları her şey egoistçedir ama tek taraflı, ufku dar ve dar kafalı bir egoizmdir, müptelalıktır.
Sayfa 70 - Norgunk
Berkay
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Tüketim Toplumu
Tüketim ToplumuJean Baudrillard
8.5/10 · 972 okunma
Berkay
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Gösteri Toplumu
Gösteri ToplumuGuy Debord
8.3/10 · 874 okunma
Reklam
Berkay
Bir kitabı yarım bıraktı
%45 (80/176)
Akıl Sağlığı Üzerine
Akıl Sağlığı ÜzerineAdam Phillips
7.7/10 · 113 okunma
gerçekten de, her kültürde erkekler egemen olmayı başarmıştır, o halde bizzat bu durum erkek 'üstünlüğü'nün bir göstergesidir; zira eğer bütün cinsiyetler eşitse, nasıl olmuş da her defasında erkek egemenliği öne çıkmıştır?
Sayfa 39 - liberusKitabı okuyor
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.