Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdiki zamanın somutluğunu kavramak, Flaubert'le başlayarak, romanın evrimine damgasını vuracak sürekli eğilimlerden biri olmuştur: Bu eğilim, doruk noktasına, gerçek dev yapıtına, James Joyce'un dokuz yüze yakın sayfa boyunca on sekiz yaşam saatini betimleyen Ulysses’te ulaşacaktır; Bloom, sokakta M'Coy ile durur: İki replik arasında, bir saniye içinde, sayısız şeyler olup biter: Bloom'un iç monologu; hareketleri (eli, cebindeki bir aşk mektubuna dokunur); Bloom'un gördükleri (bir kadın arabaya biner, bacaklarını gösterir, vb.); işittiği şeyler; hissettiği şeyler. Şimdiki zamanın bir tek saniyesi, Joyce'ta küçük bir sonsuzluğa dönüşür.
Bu romanın çalışma taslağına, def­ terime şu tanımı yazarak başladığımı hatırlıyorum: "Şair, annesinin kendisini insan içine çık m aya götürdüğü dün­ yaya giremeyen genç bir adamdır."
Reklam
Görüyorsun işte, haklıydım ben, caka fa lan sat m ıyordum, gerçekten söy­lediğim kişiyim, toplumdışı bir insan, yersiz yurtsuz, ser­seri.
Sayfa 119 - Can YayınlarıKitabı okudu
M.Ö 6. yüzyılda Parmenides dünyayı çifter çifter karşıtlıklara bölmüştü: Aydınlık/karanlık, incelik/kabalık, sıcak/soğuk, varlık/yokluk. Karşıtlıklardan her birinin bir yarısını da olumsuz olarak nitelendiriyordu. Bu olumlu ve olumsuz kutuplaştırmasını çocukça denecek kadar basit bulabiliriz. Yalnız bir sorun var: Hangisi olumlu; ağırlık mı, hafiflik mi? Parmenides şu karşılığı veriyordu: “Hafiflik olumludur, ağırlık olumsuz.”
M. Kundera
"Çogu insanı ölüm konusunda dehşete düşüren şey gele­cegin kaybı degil, geçmişin kaybıdır. Aslında unutma davranışı haya­tın içinde her zaman var olan bir ölüm biçimidir."
Reklam
je m'ennuie de toi (‘Seni özlüyorum’)
Karındeşen Jack Ondan hep en masum ve en aseksüel şekilde hoşlanmıştım. Bedeni sanki daima parlak zihninin, davranışlarındaki tevazünün ve giyim zevkinin ardına tamamen saklanmış gibiydi. Bana bir kez olsun çıp­ laklığının parıltısını görebileceğim ufacık bir aralık bile sunmamıştı. Ve şimdi birdenbire korkunun kasap bıçağı onu ikiye yarmıştı. Kar­ nının ortasından aşağı doğru yarılmış ve kancada sallanan bir düve gibi önümdeydi ve bana açıktı. İşte oradaydık (...) ve birden onunla sevişmek için şiddetli bir arzu duydum. Daha doğrusu ona tecavüz etmek için şiddetli bir arzu duydum. -M ilan Kundera, The Book o f Laughter and Forgettinğ55 [Gülüşün ve Unutuşun Kitabı
Sayfa 127Kitabı okudu
Bazı dillerin nostaljiyi kullanmakta sıkıntıları var: Fransızlar nostaljiyi ancak Yunanca kökenli nostalgie ismiyle ifade edebilirler ve fiilleri yoktur. Şöyle diyebilirler: je m'ennuie de toi (‘Seni özlüyorum’) ama a'ennuyer (özlemek) sözcüğü zayıftır, soğuktur, her halükârda böylesine ciddi bir duygu için fazla hafif kalır. Almanlar nostaljiyi Yunanca biçimiyle pek nadir kullanırlar ve Sehnsucht demeyi tercih ederler: orada bulunmayana duyulan istek; ama Sehnsucht asla gerçekleşmemiş olan (yeni bir maceraya) karşı da duyulabilir ve dolayısıyla içinde ille de bir nostos düşüncesini barındırmaz; Sehnsucht'un içine dönüş saplantısını katabilmek için, yanına bir tümleç eklemek gerekir: Senhsucht nach der Vergangenheit, nach der uerlorenen Kindheit, nach der ersten Liebe (geçmişe, kaybolan çocukluğa, ilk aşka özlem).
27 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.