Olur da olamazsam diye buralarda Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum.
Uyumak, yüzyıllarca uyumak. İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım. Bu yolları yan yana yürümekten.
Erguvanlar açmaya başladı, mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri, kokuna bir isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim. Ten kokun, dokun,
Bir kadın geçmişini siliyor tüm zorluklara inat
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni…
Ağladığımda gözyaşlarımı silen ellerin için sevseydim keşke seni…
Sen de gittin ya!
“Keşke” gidişini izlememek için sevseydim seni…
Sen; şimdi
Ya da belki az sonra
Belki de bilmediğim bir zamanda -aşımsız- gidenlerdensin..
Ben Gittiğini sanan
PALYAÇO
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE
IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından
Anlar
Jorge Luis Borges
Eger,yenıden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Sonra, kötülük nerdeydi, kötülük? Görünüşte hep sevgi, ahlak, güzellik sözleri vardı ama, bir yerde kötülük olmalıydı; gizlilikten bir kötülük doğmalıydı.