Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Selim Pusat o gün Osman Fişer'in söylediklerini hatırlayarak: Tasavvufta Budizm,manihaizm, Hıristiyanlık gibi yabancı tesirler de var mıdır?diye sordu. Ayşe Pusat:Olabilir vardır. "Tasavvuf bütün dinleri, insanları kavrayan bir felsefedir."
Sayfa 131
304 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Şamanlığın inanç ve geleneklerimiz üzerinde ne kadar etkisi bulunduğunu uzun bir süredir merak etmekteydim. Şimdiye kadar internet ortamında karşıma çıkan bilgiler batıl inanç ve kullanmış olduğumuz isimler üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Daha sağlıklı bilgiye ulaşmak amacıyla konusunda uzman bir yazardan Fuzuli Bayat’tan Şamanlığın ne olduğunu, ayrıca
Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı
Ana Hatlarıyla Türk ŞamanlığıFuzuli Bayat · Ötüken Neşriyat · 201781 okunma
Reklam
Yaşamın karşıtı ölüm değildir. Ölümün karşıtı doğumdur. Doğum ve ölüm, yaşam diye adlandırdığımız sürecin birer parçasıdır. Ölüm de doğum kadar bir parçasıdır yaşamın. "Hayat işte," deriz birisi öldüğünde. "Haydi hayata," deriz bir doğum olduğunda. Doğumu ya da ölümü yadsımak, yaşamı yadsımakla aynı şeydir. Ölümü yadsımakla, ölüme karşı isyan etmekle, ölümsüzlük peşinde koşmakla, yaşamı yadsımış olu ruz. Dolayısıyla, örneğin Freud'un dediği gibi, insanda iki içgüdü olduğunu, bunlardan birinin yaşama, ötekinin de ölme içgüdüsü olduğunu söylemek, saçmalıktır. Yaşamı açıklamak için böyle bir Manihaizm'e ihtiyacımız yok. Yaşam ve ölüm, iyilik ve kötülük güçlerinin varlığını açıklamaya çalışırken böyle bir ikilige başvurmak gereksiz. Ölüm de doğum da yaşamın kapsamı içindedir. Böyle bir ikiliği yaratan yalnızca bizim algılayışımız, yalnızca bizim korkumuzdur.
Sayfa 159Kitabı okudu
İslam Düşüncesinin Teşekkülü Döneminde Gnostizm’in Etkileri:
Şinasi Gündüz, “Mitoloji ile İnanç Arasında” adlı kitabında Gnostizmi şöyle anlatmaktadır: “Gnostizmin tam bir tarifini yapmak genellikle zor olmakla birlikte, gnostizmin Tanrı, alem, insan, kurtuluş ve bilgi gibi temel konularda kendine özgü açıklamalar getiren ve M.Ö. 5’nci ve 4’ncü Yüzyıllardan itibaren çeşilti Ortadoğu toplumlarınca yaygın olarak temsil edilen dini-felsefi bir akım olduğu söylenebilir. Yahudilik ve Hıristiyanlık içersinde Batı tipi gnostik inanç ve öğretileri temsil eden birçok ekol var olduğu gibi, tamamıyla gnostik bir karaktere sahipolan ve Doğu tipi gnostik gelenekler olan “Sabiilik” ve “Manihaizm” gibi akımlar da mevcuttur. Ortadoğu menşeli olan gnostik inanç ve öğretilerle Hint geleneği arasında da çeşitli konularda dikkate değer benzerlik ve paralellikler mevcuttur.
Ölüm de doğum kadar bir parçasıdır yaşamın. “Hayat işte,” deriz birisi öldüğünde. “Haydi hayata,” deriz bir doğum olduğunda. Doğumu ya da ölümü yadsımak, yaşamı yadsımakla aynı şeydir. Ölümü yadsımakla, ölüme karşı isyan etmekle, ölümsüzlük peşinde koşmakla, yaşamı yadsımış oluruz. Dolayısıyla, örneğin Freud'un dediği gibi insanda iki içgüdü olduğunu, bunlardan birinin yaşama, ötekinin de ölme içgüdüsü olduğunu söylemek, saçmalıktır. Yaşamı açıklamak için böyle bir Manihaizm'e ihtiyacımız yok. Yaşam ve ölüm, iyilik ve kötülük güçlerinin varlığım açıklamaya çalışırken böyle bir ikiliğe başvurmak gereksiz. Ölüm de doğum da yaşamın kapsamı içindedir. Böyle bir ikiliği yaratan yalnızca bizim algılayışımız, yalnızca bizim korkumuzdur
Rahiplerin kendisine Mani dini hakkında anlattıklarına hayran kalan Bögü Kağan, hayvansal gıdalar yemeyi yasaklayan, savaşçılık duygusunu zayıflatan bu dini resmen kabul etti. Kağan'ın hedefi Uygurların bozkır hayatını bırakıp şehirli olmalarını sağlamak, dolayısıyla ülkesini daha mamur ve refah içinde yaşanan hâle getirmekti. Bögü Kağan, Manihaizm'i kendi halkına kabul ettiren ilk ve tek hükümdar (Orta ve Doğu Asya'da başka örneği yoktur.) olarak göze çarpmaktadır.
Sayfa 204Kitabı okudu
Reklam
Tanrı-insan kavrayış ve algılayışına dayanan ve toplumsal mülkiyeti ve ka­ dınlar da dahil genel eşitliği öngören eski İran-Kürdistan-Mezopotamya inançları olan Manihaizm, Mazdekçilik, Hürremilik ve Zerdüştçülük, Anadolu Aleviliğinin inaçsal-felsefi omurgasını oluşturuyor. Bu, aynı zamanda bir emekçi sınıf ideolo­ jisidir: "IX. yüzyıldan
Manihaizm dini eski İran dini olan Zerdüştlükten, Hıristiyanlıktan ve keza Budacılıktan pek çok unsurlar almış ve bunları bir araya getirerek karma bir din yaratmıştır. Propagandaya uygun bu din öz itibariyle birçok düşünce ve dinle uyum içinde bulunuyor, böylelikle her yerde kendine yandaş toplayabiliyordu.
Uygurlar ahlak itibariyle de mükemmel insanlardı, samimi bir medeni camia teşkil ediyorlardı. İpekçilik, meyvecilik ve şarapçılığı mükemmel inkişaf ettirmişlerdi. Kumaş imalinde çok mahirdiler. Kadınların cemiyetteki mevkii yüksekti. Pamuk, keten ve ipek elbiseler, müzeyyen ve sırmalı kürkler giyerlerdi. Diğer Türkler gibi, Uygurlar da din meselesinde müsamahalı idiler. Burada Budizm, Manihaizm, Hıristiyanlık ve Şamanlık yerleşmişti. Mutaarrız(yayılmacı) vaziyeti dolayısıyla kendisine karşı uyanık bulunmayı icap ettiren İslamiyetten de birçok şeyler almışlardı, cuma günü bayram eder ve ibadetlerden önce abdest alırlardı. Mabetleri ve manastırları çoktu. Bunlar rahiplerle dolu idi. İlim de iyi inkişaf etmişti. Çin usulünce kitap basma sanatı da girmiştir.
Sayfa 137 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı: Şubat 2020, İstanbul
Senin dinin sana, benim dinim bana
Manihaizm 6. yüzyılda Batıda, özellikle Afrika ve küçük Asya'da çığ gibi büyümeye başlar. Bir ara Hıristiyanlığı tehdit eder olur. Ne ki, din yayılması savaşını sürdürmeye soluğu yetmez. Batı'da Hıristiyanlık, Doğu'da İslamlık, onun yazılı kitaplarını bile yok ederler. Böylece Mani katı bir gizem bulutunun altında kalır. Onun üzerine bugün bildiklerimiz, ancak Hıristiyan ve Müslüman din adamlarının güvenilmez yazılarına dayanır.
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.