"Semâ'cı dervişler" tarikatının kurucusunun ve babası Bahâeddin Veled'in biyografisi hakkında kendi eserleri dışında elimizde dört eser bulunmaktadır. Bu eserlerin içinde en önemlisi oğul Sultan Veled'in üç mesnevisinden ilki olan ve hicrî 690'da yazılan, Mevlevilerce başlangıç kitabı diye tabir edilen ve kısa zaman
Dede Korkut kitabı, bir mukaddime ve destansı özellikler
gösteren on iki hikayeden oluşmuştur. Oğuz Türklerinin
bilinen en eski destansı hikayeleridir. Destanlar önceleri kopuz
eşliğinde söylenmiş, dilden dile aktarılmış, 14-15. yüzyılda
yazıya geçirilmiştir. Bu yanıyla sözlü halk edebiyatının
ürünü olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz
Kitab-ı Dedem Korkut ya da tam adıyla Kitab-ı Dedem Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan (Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) çok sayıda edebiyat araştırmacısı tarafından incelenmiş, Türk edebiyatının ve kültürünün önemli eserlerinden biridir. Bir mukaddime ve on iki hikayeden oluşmuştur. Destanlar, önceleri kopuz eşliğinde söylenmiş, 14-15.yyda yazıya geçirilmiştir. Birbirinden bağımsız, fakat belli karakterlerin birkaç hikayeden bulunması dolasıyla bir bütünlük oluşturur. Hikayeler, Dede Korkut ya da Korkut Ata olarak bilinen bilge bir kişi tarafından anlatılır. Destansı hikayeler, "... Boyunu beyan eder" şeklinde başlar, "Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı" sözleriyle sonlanır. Boyların (destanların) kopuz eşliğinde anlatılması boy boylamak, bu anlatım içindeki manzum bölümlerin bir ezgiyle okunması ise soy soylamaktır. Son olarak dili akıcıydı bakmayın benim biraz geç okuduğuma. Tavsiyemdir Sevgili 1K Okurları
Dede Korkut HikâyeleriDede Korkut · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202010,3bin okunma
Kutadgu Bilig; Ülkemizde yaşayan insanların eğitim öğretim hayatı boyunca karşısına çıkan bir çoğumuzun bildiği ama okuyucusunun az olduğu Türkçenin en temel ve Türk dili araştırmalarının en önemli kaynağı olup İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseridir.
Yusuf Has Hacib bu eseri Balasagun’da yazmaya başlayıp 1069 yılında Kaşgar’da
Şair, içinde ta'kid (muğlaklık) bulunan terkiplerden de gücü yettiğince kaçına rak sadece lafzından evvel manaları akla geliveren terkipiere yönelmelidir. Keza şa ir bir çok manayı bir tek beyitte toplamaktan da uzak durmalıdır. Çünkü bu gibi ifa delerde de anlamayı zorlaştıran bir muğlaklık vardır. Şiirde, tercihe şayan olan ma naya denk olan veya bol bol manaya kafi gelen lafızdır. Zira ınıina çok olursa haşv olur. Bu durum zihni, ınıinalara dalına işiyle meşgul edeceğinden zevkin tam mana sıyla belagatı kavramasına engel olur. Bir şiir lafızlarından evvel manaları zihne ge liverirse ancak bu durumda kolay sayılır. Bundan dolayı üstatlarımız -Allah kendi lerine rahmet etsin- doğu Endülüs'ün şairi Ebu Bekir (bir nüshada, Ebu Ishak) b. Ha face'nin şiirini bir tek beyitte bir sürü mana yığılmıştır diye ayıplar ve tenkit ederler di; tıpkı Mütenebbi ve Maarri'yi, şiirlerinin örgüsü, Arap üslupları üzerine örülme miştir, diye ayıpladıkları gibi. Nitekim zikredilmişti. O yüzden bu iki şairin şiirleri, şiir seviyesinin altında kalan manzum söz sayılmıştır. Bunun böyle olduğuna hükme
den (lisan1 ve edebi) zevktir.
Türk edebiyatı tarihinin büyük âlimi Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün, derslerinde söylediği bir söz vardır: "Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar."
Dede Korkut Kitabı'nın değerini ifade etmek için bundan daha güzel bir söz bulmak mümkün değildir. Gerçekten
Yazar, bu romanı çok genç yaşta yazmış, daha sonra olgunlaştığı zaman yeniden ele alarak son şeklini vermiştir. Goethe’nin kendi iç dünyasından ve yaşamından izler taşıyan roman, aslında manzum biçimde bir tiyatrodur. İnsanı simgeleyen Faust’la şeytanın savaşı anlatmaktadır.
Eserin karakter tanıtımı:
■Faust: Hukuk, felsefe, tıp ve ilahiyatla
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde
der ki:
Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler,
isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları
80, Allah’ın kulları için delil ve
hüccet niteliği taşıyamaz.
Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı