Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ay çok mu gecikti neredeyse çıkar Sen yalnızlığıma varır varmaz Az sonra yağmur'u durduracaklar Rüzgarı değiştirdim ustura ağzı poyraz Yok canım yıldızları unutmadık Mutlaka yerlerinde bulunacaklar Kenarı yaldızlı mavi bir karanlık Sütlü çıplaklığını örtecek kadar Senin için olduğu asla bilinmeyecek Yapraklarını birden dökecek dutlar Şafak sökerken sekiz on kadar şimşek Balkonda işlemeli müstesna bulutlar Nerede ne zaman kaç kere yaşadık Nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar Bitirdiğimiz her şeyi yeniden başladık Dudaklarımızda birbirimizden mısralar.
Hava ve güneş var, bulutlar var Orada, yukarıda mavi bir gökyüzü ve onun arkasında belki şarkılar, belki de daha güzel sesler var… Neticede umut var. Kederimize rağmen bizim için umut var.
Reklam
Şahlanıp uçun yağız atlarım, götürün beni buralardan! Haydi daha hızlı, daha hızlı, buralara dair gözüm hiçbir şey görmemeli! İşte gökte bulutlar yığılmaya başladı, işte uzaklarda bir yıldız parlıyor; kararan ağaçlarıyla ve ay dedesiyle orman hızla geçiyor altımdan; mavi sisler dağılıp çözülüyor aşağılarda ve ben sisler için de bir telin tınlamasını duyuyorum...
nasıl bir sevdâysa...
Ay çok mu gecikti neredeyse çıkar Sen yalnızlığıma varır varmaz Az sonra yağmuru durduracaklar Rüzgarı değiştirdim Ustura ağzı poyraz Yok canım yıldızları unutmadık Mutlaka yerlerinde bulunacaklar
Fazlı Yalçın yazdı... BİNBOĞA'NIN AŞK ROMANI Şair, öykücü Mehmet Binboğa'nın, ikinci romanı da yayımlandı. Açıkçası, Binboğa'dan şiir ya da öykü kitabı beklentisi içindeydim. Çok önceden beri bunun hazırlığını yapıyor, sancısını çekiyordu aslında. Bu salgın (C 19) döneminde toplam sekiz yüz sayfalık iki romanı kotaran
“Hava ve güneş var,bulutlar var.Orada yukarıda mavi bir gökyüzü ve onun arkasında belki şarkılar,belki daha güzel sesler var…Neticede umut var.Kaderimize rağmen bizim için umut var.”
Reklam
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Gökyüzü masmaviydi, günlük güneşlikti. Ayşe kızdan başka herkesin yüzü gülüyordu. Ak güvercin sordu Ayşe kıza: ‘Ayşem, dedi kederin nedendir?’ Ayşe kız cevap verdi: ‘Bulutçuğum çiçeklerimi, beni, hepimizi kurtardı, ama kendi yok oldu. Feda etti canını hepimiz için. Ben kederlenmeyeyim de kimler kederlensin?’ Ayşe kız içini çekti, ela gözlerinden inci gibi yaşlar döküldü havuzun sularına. Tavşan, ‘Kederlenme boşuna, Ayşe kız,’ dedi. ‘İyi insanlar, iyi hayvanlar, iyi bulutlar hiçbir zaman kaybolmaz. Seven ölmez. Bak hele havuza!’ Ayşe kız bir de ne görsün? Demin yağan yağmurla ağzına kadar dolan havuzun üstünden mavi bir buğu yükseliyor güneşin altın ışıkları altında. Sözü uzatmayalım, arası çok geçmeden gökyüzünün maviliğinde, bulut belirmeye başladı yine, tam da eski halini alınca, yukardan Ayşe’ye baktı, bahçeye baktı, kocaman bir ağız oldu, yayıldı, gülümsedi, böylece de iyiler iyilik buldu. Ney ülkesinde kötüler çekti cezasını. Dervişin ney ile anlattığı masal da burada bitti derviş de neyini koltuğuna sıkıştırıp gitti.
Sayfa 26 - EkitapKitabı okudu
Gökyüzü
Kendini rahat bırakarak arkasına yaslandı ve gökyüzüne baktı. Mavi ve beyazdı, genelde görülen türde şekilsiz ya da maddesiz bulutlar disiplinsiz bir ressam tarafından mavi gökyüzüne rastgele çizilmiş gibiydi. Bazı insanlar onlarca yıl önce felakete yol açan güneş ışınlarından sonra gökyüzünün bir daha hiç eskisi gibi renklerde olmadığını söylerlerdi. Newt bunu hiç bilmeyecekti, bilemezdi. Gördüğü manzara ona yeterince doğal geliyordu ve dünyaya karşı hissettiği ani kayıtsızlığa rağmen onu biraz hüzünlendiren bir rahatlama duygusuna kapıldı. Gökyüzünün altında dolu dolu ve anlamlı bir hayat yaşama şansı olmadığı için üzülüyordu.
Sayfa 39 - Pegasus, Newt, Labirent serisi 6-cı kitap, Newt isyan adlı bir kurulumun yarattığı bir yerde yıllarca yaşadığı için gökyüzünün gerçek olup olmamasına dair emin değildiKitabı okudu
Nazım Hikmet Orhan Veli'nin Tahattür isimli şiiri hakkında:
Nazım Hikmet, 13 Şubat 1941'de Çankırı Hapishanesi'nden Kemal Tahir'e yazdığı bir mektupta bu şiir için şunları söyler: "Demek istediğim şairaneliğin kelimeleşmiş ifadeleri sade mavi ufuklar, pembe bulutlar filan değildir. 'Vesikalı Yarim' de şairanedir."
Reklam
Goethe 74 yaşındayken, 19’unda bir genç kızı Ulrike’yi sever. ağzından yazdığı, şimdiki ruh halini şaşırtıcı bir biçimde ifade eden aşağıdaki dizeleri koyar. Bu şiir reddedilmesi üzerine duyduğu üzüntüyü yansıtır. Goethe şiiri 5 eylül 1823 yılında Cheb'ten Weimar'a giderken yazmaya başlar, 12 eylül'de yolculuğunun bitmesiyle
Temiz toprağa bağdaş kurarak oturdu ve ellerini arkaya yaslayarak semaya kaldırdı başını. Yıldızlarla ve ayla dertleşti yine. Ay koca dertlerinin sahibiydi, yıldızlar ise küçük şükürlerinin yancısı. Bulutlar örtmek istese de şükürlerini, yaşamak, nefes almak ve var olmanın güzelliği donatmışken dört bir yanını; Günnur şükür etmeden duramazdı. En güzeli, nefes alıyordu, ciğerlerine kadar doluyordu; baharın, yazın, kışın kokusu... Sonra elleri dokunuyordu toprağa, çimene ve tüm güzelliklere. Ayakları... Ayakları götürüyordu belki onu kaderine. İmtihanı büyüktü, mükâfatı eceldi. Günnur'un gelecek için gördüğü tek gerçek, ölümdü.
Sayfa 38 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Geçmiş Yağmur
Yedi uzun gün boyunca bu tekdüze yağmur Vurup durdu pencereme, Yedi uzun gün. Su ile doldu kalbim. Dudaklarımda bulutlar, Göğsümde karanlıklar, Elimde kitaplar, yanaklarım al
"Hava ve güneş var, bulutlar var. Orada, yukarıda mavi bir gökyüzü ve onun arkasında belki şarkılar, belki de daha güzel sesler var... Neticede umut var. Kederimize rağmen bizim için umut var."
242 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.