Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
13.06.14 tarihli akrostiş denemesi
Alışırsın sabret diyorlar Fazla geliyor yaşamak bilmiyorlar Yürüdüğün yollarda O büyük kalabalıklar içinde Ne kadar da yalnızsın şimdi Kalbin pes etti çoktan Artık sevmek istemiyor Rahat uyu sevgili
...anlamsızdı anlatmak anlayamadığını
Benim acılarım vardı senden sakladığım, Seninse mazeretin vardı arkasına saklandığın, Benim içim dayanmazken veda etmeye, Seninse ucuz sözlerin vardı kendine iyi bak diye... İyi olmam yada olmamam umurunda bile değildi.. Seninkide laf olsun... işte... Yok, öyle zannettiğin kadar üzgün değilim, Benimkide alt tarafı SEVDAYDI İŞTE..!
Reklam
Çok tehditkâr bir kaderden sakınabilmemiz için yapmamız gereken şeyler vardır: Her şeyden önce yüksek bir kalkınma hızını sürdürmemiz gerekecektir. Önceleri ne kadar yavaş bir tempoda başlarsa başlasın böyle bir hızın bizi sürekli olarak yukarılara taşıyacağından şüphe edilmesin. Daha sonra, kendimizi çok değişmiş bir dünyaya intibak kararlılığını göstermemiz gerekecektir. Bazı grupların alışılmış hayat standartlarını koruma düşüncesinin bu adaptasyon sürecini tıkamasına kesinlikle izin verilmemelidir. Nihayet, kaynaklarımızı mutlaka bizi daha zengin hâle getirebilecek yerlerde kullanmamız gerektiğini unutmamamız lâzımdır. Daha önceki standartlarımızı yakalamanın ve geçmenin dayatacağı intibak sorunu, daha öncekilerden daha büyük boyutlu olacaktır. Kuşku yok ki hepimiz kendi hayat tarzlarını seçen özgür insanlar olarak karşılaşacağımız yeni şartlara bütün zorluğuna rağmen intibak etme zaruretini kabûl edebildiğimiz ölçüde önümüzdeki güç dönemi atlatabiliriz. Ne pahasına olursa olsun, asgarî ölçüde de olsa bir geçim güvencesinin herkese tanınmakla birlikte, özel bazı gruplara tanınmış olan imtiyazlı güvencenin artık zamanının geçtiğini, bu grupların yeni gelenlerin kendi ayrıcalıklı refahlarına ortak olmalarım engellemeleri için hiçbir mazeretin geçerli olmayacağını da kabûl etmek zorundayız.
Bizim Tarihselciler gibi
Bacon’a göre, geçmiş zamanların koşulları hiç kuşku yok ki farklıydı, dolayısıyla o dönemlerde yaşamış olan insanlar için geçerli olan mazeretin onun kendi zamanındaki insanlar için geçerli olabilmesi mümkün değildir.
Sayfa 601Kitabı okudu
Tatvan’da, sene 1999, Tank Bölük Komutanıyım. Bitlis, Muş, Tatvan arasında, terörist geçiş yollarına hakim yüksek bir tepede görevli olan tankımdan arızalandı mesajı aldık. Teknisyen ve bakım ekibimle gittik, tankın yanına. 400-500 metrekarelik bir alanda, tel örgülerle çevrili, iki barakanın ve bir televizyon vericisinin olduğu bir yer. Bakım
ARMADO: Sevgili delikanlılar, ben de istemez miydim! BİRON: Kaçınmak için nasıl bir mazeretin olabilir ki? ARMADO: Açıkçası benim yeleğim yok. Kiliseye yanaşmak Üzere sadece yün gömlekle dolaşmaktayım.
Reklam
Allahu Ekber!!!
Fahr-i Kainat (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur ki: "Allahu Teala, kıyamet günü ümmetimden bir adamı halkın içinden çekip meydana çıkarır. Onun günahla dolu doksan dokuz tane amel defterini önüne serer; her bir def­ter gözün görme mesafesi kadar uzundur. Sonra kendi­sine: "Bunların içinden kabul etmediğin herhangi bir şey var mı, yazıcı meleklerim sana haksızlık etmişler mi?" diye so­rar. Adam: "Hayır Ya Rabbi, bir itirazım yok" der. Allahu Teala: "Peki, huzurumuzda seni kurtaracak geçerli bir mazere­tin var mı?" diye sorar. Adam: "Kendimi savunacak her­hangi bir mazeretim yok Ya Rabbi!" der. O zaman Allahu Teala: "Senin bizim katımızda saklı bir iyiliğin var; bugün sana zulum yapılmayacak." buyurur ve içinde "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasülühü" yazılı bir kağıt çıkarır. Adam: "Ya Rabbi, bu ka­dar günah yazılı amel defterinin yanında bu kağıdın ne hükmü olacak!" diye hayretini ifade eder. Allahu Teala: "Bugün sana haksızlık edilmeyecek" buyurur ve dok­san dokuz amel defteri terazinin bir kefesine, içinde kelime­ i şehadet yazılı kağıt da diğer kefeye konur; kağıt bütün günah dosyalarına ağır gelir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismine hiçbir şey ağır gelemez."
Ben başarısızım, çünkü ben kadınım, ben fakirim, ben doğuluyum, ben köylüyüm, ben çiftçiyim, benim ailem zor şartlar içerisinde. Mazeret, mazeret, mazeret... Mazeretin size hiçbir faydası yok..!
Bu gece geliyosun mazeretin yok Marşla yürüyosun bahanen çok Bana yine baldan tatlı geliyosun Aşkı veriyosun oh Bu gece geliyosun mazeretin yok Marşla yürüyosun bahanen çok Bana yine baldan tatlı geliyosun Aşkı veriyosun oh o güzel Gözlerini doktora götürüyosun Yakınını göremiyosun niye beni kesemiyosun? Ay aman zillerimi çalıp nereye kaçıyosun? Körebe mi oynuyosun? dolaba mı saklıyosun? Nerdesin aşkım? burdayım aşkım Nerdesin aşkım? burdayım aşkım Kara kara gecelere perde çekiyosun Aşka geliyorum oh
153. HİKAYE: ABİDLE ÇALGICI
Sazı koltuğunda bir sarhoş vardı. Geceleyin sazıyla bir dervişin başını yaraladı ve sazı da kırıldı. Sabah olunca, o saf kalpli derviş bu kara kalpli sarhoşa bir avuç para götürdü ve şöyle dedi: "Dün gece sarhoştun, mazeretin vardı. Bu yüzden benim başım yarıldı senin de sazın. Benim yaramın korkulacak bir tarafı yok ve masraf istemez, geçer. Fakat senin sazını tamir için para gerekir, parasız tamir edilmez." Veliler kolay veli olmadılar. Halktan çok cefa çektikleri için onların baş üstünde yerleri vardır.
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.