Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ÖĞRETMEN:Bizim maaşımız az, onun için ucuz kitaba yöneliyoruz ve korsan kitap alıyoruz. KİTAPÇI:Bu sözleriniz beni üzüyor. Siz öğretmensiniz, sizin örnek davranışlar içinde olmanız gerekir. Eğer kitap almaya paranız yetmiyor ise, birkaç kişi bir araya gelin, okul kitaplığını zenginleştirin, yayınevlerine yazın, ama paramız yok gibi bir mazeretin arkasına saklanarak kişisel bütünlüğünüzden ödün vermeyin. Ülkede hırsızlığa açık seçik teşvik ediyorsunuz. Bunun sonucu oluşan hırsız toplum, sizi de yakar. ... “Ortaya çıkan toplum hepimizi yakar.” sözü ne kadar da doğru bir söz.
Diyorum ya, Ümit Özdağ gibi insanlık adına utanç duyulacak kişiler birer siyasetçidir. Evet. Ama HDP, siyaset yapan bir parti değildir. HDP ilerici-aktivistlerin kendilerini iyi hissetmek için, dünyaya “bakın biz ne kadar iyi, güzel, çağdaş adaletli, insaflı insanlarız” demek için bir araya geldiği bir partidir. Ki bunlar elit insanlardır.
Reklam
Bizim Tarihselciler gibi
Bacon’a göre, geçmiş zamanların koşulları hiç kuşku yok ki farklıydı, dolayısıyla o dönemlerde yaşamış olan insanlar için geçerli olan mazeretin onun kendi zamanındaki insanlar için geçerli olabilmesi mümkün değildir.
Sayfa 601Kitabı okudu
Allahu Ekber!!!
Fahr-i Kainat (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur ki: "Allahu Teala, kıyamet günü ümmetimden bir adamı halkın içinden çekip meydana çıkarır. Onun günahla dolu doksan dokuz tane amel defterini önüne serer; her bir def­ter gözün görme mesafesi kadar uzundur. Sonra kendi­sine: "Bunların içinden kabul etmediğin herhangi bir şey var mı, yazıcı meleklerim sana haksızlık etmişler mi?" diye so­rar. Adam: "Hayır Ya Rabbi, bir itirazım yok" der. Allahu Teala: "Peki, huzurumuzda seni kurtaracak geçerli bir mazere­tin var mı?" diye sorar. Adam: "Kendimi savunacak her­hangi bir mazeretim yok Ya Rabbi!" der. O zaman Allahu Teala: "Senin bizim katımızda saklı bir iyiliğin var; bugün sana zulum yapılmayacak." buyurur ve içinde "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasülühü" yazılı bir kağıt çıkarır. Adam: "Ya Rabbi, bu ka­dar günah yazılı amel defterinin yanında bu kağıdın ne hükmü olacak!" diye hayretini ifade eder. Allahu Teala: "Bugün sana haksızlık edilmeyecek" buyurur ve dok­san dokuz amel defteri terazinin bir kefesine, içinde kelime­ i şehadet yazılı kağıt da diğer kefeye konur; kağıt bütün günah dosyalarına ağır gelir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismine hiçbir şey ağır gelemez."
Rahmeti sonsuz Allah’ım….
Amr ibnu'l-Âs'tan (radiallahu anhuma) Rasûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle dediği aktardı: "Allah kayamet günü ümmetimden bir adam seçip herkesin önüne çıkarır. Sonra amellerinin kayıtlı olduğu doksan dokuz defter getirilir. Her defter gözün alabildiği mesafeye kadar uzanacak büyüklüktedir. Ardından Allah ona 'Bunlardan herhangi bir şeyi inkâr ediyor musun? Yazıcılarım sana herhangi bir haksızlık ettiler mi?' der. Bu kişi ise ‘Hayır,Ey Rabbim' diye karşılık verir. Bir mazeretin veya herhangi bir iyiliğin var mı? diye sorunca adam şaşkın bir vaziyette 'Hayır, ey Rabbim' der. Bunun üzerine Allah ‘Oysa bizde senin bir iyiliğin var.Bugün sana haksızlık yok’ der ve üzerinde ‘Eşhedu en Lâ ilâhe illallah ve enne muhammeden abduhu ve Rasuluhu’ bir kartı çıkartılır. Allah "Tartını getir' der. Adam 'Ey Rabbim, bu defterlerin yanında bu kartın ne ağırlığı olabilir ki?' deyince, Allah 'Sana bugün haksızlık edilmeyecek' der. Tüm defterler tartının bir kefesine ve bu kart diğer kefesine konur. Defterler hafif gelir,bu kart ağır basar;zira hiçbir şey Allah'ın adından daha ağır değildir.” (Tirmizi)
Sayfa 204 - 2.ciltKitabı okuyor
"Ey namaz kılmayan kişi! Namaz kılmamak için hiçbir mazeretin yok."
Reklam
Ben başarısızım, çünkü ben kadınım, ben fakirim, ben doğuluyum, ben köylüyüm, ben çiftçiyim, benim ailem zor şartlar içerisinde. Mazeret, mazeret, mazeret... Mazeretin size hiçbir faydası yok..!
Acılarım vardı senden sakladığım.. Seninse mazeretin vardı arkasına saklandığın.. Benim içim dayanmazken veda etmeye.. Seninse ucuz sözlerin vardı kendine iyi bak diye.. İyi olmam yada olmamam umurunda bile değildi.. Seninkide laf olsun işte.. Yok öyle zannettiğin kadar üzgün değilim.. Benimkide alt tarafı Sevdaydı işte...
“... bir patrick fikri var, bir çeşit soyutlama, ama gerçek ben yokum, sadece bir varlık, hayali, ve soğuk bakışlarımı gizlesem de ve el sıkışırken siz elinizi sıkan eti hissetseniz de ve belki hatta yaşam tarzlarımızın benzer olduğunu düşünseniz de : ben burada değilim, o kadar. herhangi bir düzeyde bir şey anlatabilmem mümkün değil. ben kendim bir mamul, bir sapkınlık, bir yanılgıyım. ben temas noktaları olmayan bir insanoğluyum. kişiliğim kabataslak ve oluşmamış, kalpsizliğim oldukça derinlere gidiyor ve de ısrarlı. vicdanım, acıma hissim, umutlarım, eğer var idiyse, çok zaman önce (muhtemelen harvard’da ) kaybolup gittiler. artık aşılacak başka engel yok. beni deliliğe, denetim dışılığa, kötülüğe, acımasızlığa, mutlak bir kayıtsızlıkla giriştiğim bütün bu şiddete bağlayan ne varsa, hepsi şu anda arkamda duruyor. ama hala, tek, iç karartıcı bir gerçeğe tutunuyorum: hiç kimse bir mazeretin arkasına sığınamaz, hiçbir şey bağışlanamaz. gene de suç bulunamaz bana. her insani davranış modelinin bir geçerliliği olduğu farzediliyor. kötülük olunan bir şey midir yoksa yapılan bir şey mi? içimdeki sızı sürekli ve keskin ve hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. hatta kendi acılarımı başkalarına da yüklemek istiyorum. hiç kimse kaçamasın istiyorum. ama bunun itiraf ettikten – ki defalarca ettim, hemen her eylemin ardından ... ve gerçeklerle yüz yüze geldikten sonra bile, arınma olmuyor. kendimle ilgili daha derin bir bilgi edinemiyorum, bunları anlatışımdan çıkartılabilecek yeni bir anlam. bütün bunları size anlatmam için hiçbir neden yoktu. bu itirafın hiçbir anlamı yoktu..."
5.cilt
1069. Kendisine Amr İbni Kays da denilen meşhur müezzin Abdullah İbni Ümmü Mektûm radıyallâhu anh : –Yâ Resûlallah! Muhakkak ki Medine’nin zehirli haşereleri ve yırtıcı hayvanları çoktur, dedi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: – “Hayye ‘ale’s-salâh, hayye ‘ale’l-felâh’ı işitiyor musun? Öyleyse mescide gel” buyurdu. Ebû Dâvûd, Salât 47.
Reklam
153. HİKAYE: ABİDLE ÇALGICI
Sazı koltuğunda bir sarhoş vardı. Geceleyin sazıyla bir dervişin başını yaraladı ve sazı da kırıldı. Sabah olunca, o saf kalpli derviş bu kara kalpli sarhoşa bir avuç para götürdü ve şöyle dedi: "Dün gece sarhoştun, mazeretin vardı. Bu yüzden benim başım yarıldı senin de sazın. Benim yaramın korkulacak bir tarafı yok ve masraf istemez, geçer. Fakat senin sazını tamir için para gerekir, parasız tamir edilmez." Veliler kolay veli olmadılar. Halktan çok cefa çektikleri için onların baş üstünde yerleri vardır.
Mazeretin size hiçbir faydası yok.
Sayfa 185 - Hayat YayıncılıkKitabı okudu
...anlamsızdı anlatmak anlayamadığını
Benim acılarım vardı senden sakladığım, Seninse mazeretin vardı arkasına saklandığın, Benim içim dayanmazken veda etmeye, Seninse ucuz sözlerin vardı kendine iyi bak diye... İyi olmam yada olmamam umurunda bile değildi.. Seninkide laf olsun... işte... Yok, öyle zannettiğin kadar üzgün değilim, Benimkide alt tarafı SEVDAYDI İŞTE..!
Mazeretin yok, evet, mazeretin yok.
İthaki Yayınları
Çok tehditkâr bir kaderden sakınabilmemiz için yapmamız gereken şeyler vardır: Her şeyden önce yüksek bir kalkınma hızını sürdürmemiz gerekecektir. Önceleri ne kadar yavaş bir tempoda başlarsa başlasın böyle bir hızın bizi sürekli olarak yukarılara taşıyacağından şüphe edilmesin. Daha sonra, kendimizi çok değişmiş bir dünyaya intibak kararlılığını göstermemiz gerekecektir. Bazı grupların alışılmış hayat standartlarını koruma düşüncesinin bu adaptasyon sürecini tıkamasına kesinlikle izin verilmemelidir. Nihayet, kaynaklarımızı mutlaka bizi daha zengin hâle getirebilecek yerlerde kullanmamız gerektiğini unutmamamız lâzımdır. Daha önceki standartlarımızı yakalamanın ve geçmenin dayatacağı intibak sorunu, daha öncekilerden daha büyük boyutlu olacaktır. Kuşku yok ki hepimiz kendi hayat tarzlarını seçen özgür insanlar olarak karşılaşacağımız yeni şartlara bütün zorluğuna rağmen intibak etme zaruretini kabûl edebildiğimiz ölçüde önümüzdeki güç dönemi atlatabiliriz. Ne pahasına olursa olsun, asgarî ölçüde de olsa bir geçim güvencesinin herkese tanınmakla birlikte, özel bazı gruplara tanınmış olan imtiyazlı güvencenin artık zamanının geçtiğini, bu grupların yeni gelenlerin kendi ayrıcalıklı refahlarına ortak olmalarım engellemeleri için hiçbir mazeretin geçerli olmayacağını da kabûl etmek zorundayız.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.