Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fazilet Partisi, Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı'yı türbanı ile Meclis'e sokmaya kalkınca "Bu kadına haddini bildirin" diyerek en büyük tepkiyi gösteren Robert Kolej mezunu ve Amerika'dan burslu Başbakanımız Ecevit, Merve'nin Amerikan vatandaşı olduğu ortaya çıktıktan veDGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in onu gözaltına almak için girişimlerde bulunmasının ardından ağlamaklı olarak bu kere "Bir hanfendiye bu yapılır mı" diyordu. Ecevit'in bu çelişkisi insanın aklına şu soruyu getiriyordu: Ecevit, Merve Kavakçı'nın Amerikan vatandaşı olduğunu baştan bilseydi, Meclis'e değil türbanla, çarşafla girse ses çıkarabilir miydi?
Söylenenin çok, alternatif sunanın az olduğu, mebusların kolaylıkla saltanatın ve payitahtın büyüsüne kapıldığı böyle bir ortamda, son Osmanlı meclisinin hükümeti denetlemesi ve yönlendirmesi mümkün değildir. Saray eski oyunlarına devam etmekte, mebusları tesiri altına almaktadır. İngilizlerin bir ültimatom verip harbiye nazırını değiştirebildikleri bir ortamda hükümetin Milli Mücadele doğrultusunda karar alması, böyle ulusal bir meclis ile mümkün değildir. Ankara'dan Mustafa Kemal'in tüm ısrarlarına rağmen Ali Rıza Paşa hükümetini düşürmeden güvenoyu verdiklerinde, mebuslar son kozlarını da heba etmişlerdir.
Reklam
Son Osmanlı meclisinin ilk oturumunu yaptığı 12 Ocak'ta, aralarında Milli Mücadelecilerin de olduğu birçok vekilin hâlâ kendisinden bir şey umduğu Vahdettin, lütfedip Meclis'e bile gelmeyecek, açılış konuşmasını yapmak için Dahiliye Nazırı Damat Şerif Paşa'yı gönderecektir. Eski alışkanlıkların kolay öldüğü ülkelerde, böylesine bir davranış bile Milli Mücadeleci vekillerin saltanattan umudunu kesmelerine yol açmalıydı. Ancak, çağının zihnî prangalarından kurtulmak istisnai insanların işidir.
İşgal altında toplanan bir meclis ile padişahın atadığı ve meclise karşı ancak kısıtlı sorumluluğu olan bir saray hükümetinin Milli Mücadele gibi fedakarlık isteyen bir projeyi hayata geçirebileceğini düşünmek safdillikten başka bir şey değildir.
Benjamin Dirsaeli'nin, ilk meclis konuşmasını yaptığı sırada alay konusu olduğunda, "Beni dinlemektem şeref duyacağınız gün de gelecektir!" diye bağırması da düşünce halindeki gücün ortaya konmasıydı.
Sayfa 130 - Diyojen yayıneviKitabı okudu
Böcüzade, Cumhuriyet Devriyle birlikte ülkenin nasıl toparlandığını aktarırken; çocukken bir göle bir damla şarap düşmesi halinde göl kurusa bile orada meclis kurulmasının caiz olmadığını, depremlerin günahlar nedeniyle yaşandığını,yağmuru meleklerin yağdırdığını anlatan vaizleri dinlediklerini anımsıyor ve defterine şöyle not düşüyordu: “Şimdi hiçbir hoca kılıklı, kıyafet giyip kendi kendine kürsülere çıkıp hurafe yayamıyor”
Sayfa 25 - Masa KitapKitabı okuyor
Reklam
Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınacak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavukluk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı. Gerçek efendileri olan Gökyüzünün Fırtına Tanrısı Teşup ile karısı Güneş Tanrıçası Hepat'ın ve Tanrıçamız Kupaba'nın
Vatanın bağımsızlığı, yüce Hilafet ve Saltanat Makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisi'nin açılış gününü Cuma'ya rastlatmakla, o günün kutsallığından yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli Câmi-î Şerifi'nde Cuma Namazı kılınarak Kur'an'ın ve namazın nurlarından da feyz alınacaktır. Namazdan sonra, Sakal-ı Şerif ve Sancak-ı Şerif alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir. Meclise girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir. Bu merasimde Cami-i Şeriften başlayarak Meclis Binasına kadar Kolordu Komutanlığın'ca askerî birliklerle özel tören düzeni alınacaktır.
"Kalbini benim pazarıma getirip satmışsan, Başkalarının pazarında satma aşkını."
"Âşıklar maşukların öldürdükleridir ki, Ölenlerin avazı çıkmaz."
Reklam
23 Nisan 1920 de Ankara da yeni bir donem başladı. Yeni kurulan Meclis Hükûmetini Afganistan ve Sovyet Rusya tanidi.
Sayfa 286Kitabı okudu
Yine 1965 yılındaydı, bir üye bütçeyi sert biçimde eleştirince aşağıdan bir ses yükseliyor: -Sayın başkan, hatip sarhoştur... Kürsüdeki millet vekili söz altında kalmıyor: -Sarhoş olan sizin iktidarınızdır... Başkan vekili bir harika, araya giriyor. -Sınıf ayrılığı düzeni üzerinde durmayınız rica ederim... Başkanın ricası, sayın üyelerce benimsenmeyince Yüce Meclis'in çatısı altında boks ve güreş yarışmaları başlıyor ve milletvekiline "sarhoş" diyen üye ağzı köpük saçarak saldırıyor: -Ben sarhoş değilim kızıl köpek... Ve "iadeli taahhütlü" mesajının yanıtını almakta gecikmiyor. -Köpek senin babandır hergele...
Dün meclis İslami usullerle açılırken, bugün İslami usulleri uygulamak isteyenler asılıyor.
Sayfa 436Kitabı okudu
Bu zamânda revâbıt-i ictimâ‘ o kadar tekessür etmiş ve levazım-ı ta‘ayyüş o derece ta‘addüd etmiş ve semerât-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan Meclis-i Meb‘usân ve fikr-i ümmet makâmında olan meşveret-i Şer‘î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr o devleti taşıyabilir ve idâre ve terbiye edebilir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.