Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Köprülü Mehmet Paşa ölüm döşeğindeyken o sırada yirmi yaşında olan sultan IV. Mehmet’e dört davranış ilkesini miras olarak bıraktı: kadın tavsiyesine hiç kulak asmamalıydı; herhangi bir tebaasının fazla zenginleşmesine hiçbir zaman meydan vermemeliydi; devletin hazinesinin her daima dolu olmasına dikkat etmeliydi; daima at sırtında olmalı, orduları sürekli eylem durumunda bulundurmalıydı.
Sayfa 437Kitabı okudu
Köprülü Nereden Mezunmuş? Ünlü edebiyat tarihçimiz Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü rüştiye mezunuydu (şimdiki ortaokul karşılığı), üniversite bitirmemişti. Bir toplantıda hocayı iğnelemek için olsa gerek hazır bulunanlar teker teker hangi üniversiteden mezun olduklarını söylemişler ve sonra da "Siz hangi üniversiteden,mezunsunuz?" diye sormuşlar. Köprülü şöyle cevaplamış: "Vallahi ben herhangi bir üniversiteden mezun değilim ama İstanbul Türkiyat Enstitüsü benden mezundur." Gerçektende öyleydi. Evinde özel öğrenimle Arapça, Fars­ça, Fransızca ve İngilizce öğrenmiş olan Köprülü, "İlk Türk Mutasavvıfları" adlı eseriyle dünyadaki pek çok üniversiteden fahri doktorluk unvanı almıştı. Ziya Gökalp'in vefatı üzerine genç yaşta İstanbul Türkiyat Enstitüsü'nün başına getirilmişti. Gerçekten de o hiçbir yerden mezun değildi ama koca bir enstitü -şimdiki anlamıyla bir fakülte- ondan mezundu.
Reklam
Dehanın Yaşı Belli Değil
Mısır hiyerogliflerini çözen Champollion’un daha 12 yaşında iken siyaset alanında düşünce yürüttüğünden söz edilir mesela. Mozart müziğe başladığında 3 yaşındadır. Paskal daha 12 yaşında iken Öklit geometrisinin ilk ilkelerini hiçbir kaynağa başvurmadan keşfetmiş, 25 yaşında matematiği bırakarak sadece felsefe ve teoloji ile ilgilenmeye
Sayfa 66
Mehmet Fuad Köprülü
Batılı şarkiyatçılar Türkoloji'yi onun çalışmaları sayesinde tanıdılar. Yoksa ondan önce şarkiyatın İslamoloji kesimi sadece Arap ve İran etütleri üzerinden yürümekteydi biliyorsunu. İslam Tarihi denildiğinde sadece Arapların ve İranlıların tarihi, İslam medeniyeti denildiği zaman sadece Arapların ve İranlıların katkıları düşünülüyordu.
Sayfa 153
Mehmet Fuad Köprülü
Fakültede Fuad Köprülü okuyunca yeni bir dünya keşfetmiş gibi oldum. Kendi kendime "aradığım bu" dedim, çok beğendim onun tarzını. Bana göre haklı veya haksız ona tevcih edilen bütün eleştirilere, kendisinin etrafındaki yakınlarındaki insanlarla ilişkilerinde ki bütün bencilliğine ve tutarsızlıklara, pek de dürüst olmayan davranışlarına rağmen Türk tarihçiliğinde Fuat Köprülü'nün yeri doldurulabilecek bir yer değildir. (...) Çok zor meselelere el atıp o zamana kadar kimsenin bilmediği, kullanmadığı kaynakları kullanarak ortaya mükemmel kitap ve makaleler koyabilmek, yerli yabancı pek çok meslektaşının gözünü açmak öyle sadece çalışmakla yapılabilecek bir şey değildir. Doğuştan gelen bir kabiliyet ve sezgiye ihtiyaç gösterir. Çalışmak bana göre bütün bunlardan sonra gelir. Bu kabiliyet ve sezgiye sahip olmazsınız ne kadar çalışırsanız çalışınız isterse piyanosu olan bir evde (!) büyüyün, çok ileri gidemezsiniz.
Sayfa 149
Reklam
Edebiyat tarihi, umumiyetle tarihin -daha açık ifade ile Medeniyet Tarihinin- en mühim bir kısmıdır. Bir milletin uzun asırlar esnasında geçirdiği, fikrî ve hissî gelişmeyi belirten bütün kalem mahsullerinin tetkik ile, onun manevi hayatını, gerçekte olduğu gibi tasvire çalışır. Bir milletin edebiyatı, milli ruhu ve milli hayatı göstermek için en samimi bir ayna sayılabilir. "Bir millet hayatı nasıl görüyor? Nasıl düşünüyor? Nasıl hissediyor?" Biz bunu en doğru ve en canlı olarak o milletin fikir ve kalem mahsullerinde bulabiliriz.
''Sosyal bakımından da ihtilâl önemlidir: Meselâ, çocukları iyi yetiştirmek, bunların sağlıklarını koruyacak tedbirleri almak, kurumları kurmak, onları okutmak gibi. Atatürk İhtilâli'nden önce memleketimizde bir çocuk meselesi yoktu, bunu düşünen olmazdı; bugün vardır. Ve her gün önemini arttırmaktadır. Çocuk deyip geçmeyiniz, ekonomik, sosyal meselelerin en mühimlerindendir. Bugün gözümüzün ilişmediği nice yavrucaklar, fakirliğin, zaruretin, sefaletin pençesinde yok olup gidiyorlar.. Bunlara bakılabilse içlerinden nice Atatürkler yetişebilirdi.. Size bir misâl: Türk ve dünya tarihinde meşhur olan Viyana'nın ikinci kuşatıcısı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Merzifon'un Marınca köyünden indi. Bu köy Merzifon'a yirmi dakika, hatta az bir mesafedir. Şimdi gözlerimde şöyle bir hayal beliriyor: Mustafa bundan 300 sene önce Marınca küyünün topraklarında bir çocuk entarisiyle yalın ayak, baş açık beleniyordu. Köprülü Mehmet Paşanın himayesini buldu. Okudu, Köprülü'nün kızını aldı. Sadrazam oldu. Günün birinde Türk ordularının başında Viyana önünde göründü. Viyana'nın kapıları çalınmaya başlandı: ''Kim o?'' Denildiği zaman, şu ses yükseldi: ''Açın kapıları, Marınca köyünden Türk Mustafa geldi!'' Kim bilir, dün nice Marıncalı Mustafalar bakılmaksızlık yüzünden kaybolup gitti. Bugün daha az olmakla beraber niceleri kaybolup gitmektedir? Sosyal tedbirleri ve kurumları ne kadar çoğaltırsak Atatürk İhtilâli anlamını o kadar fazla ifade edecek Mustafacıklar o kadar çoğalacak ve artacaktır. Türkiye'miz bunların omuzlarında yükselecektir.''
Geri117
266 öğeden 256 ile 266 arasındakiler gösteriliyor.