- Şu merdiven başında pazarlık yapan kadın bir fahişe mi ?
+ Hayır.
- Peki ya o sokağın başında bacaklarını gösteren.
+ Hayır.
- Peki ya şu kadın baksana nasıl da şehvetle bakıyor.
+ Hayır o da değil.
- Burada hiç fahişe yok mu baksana şu kadınlara nasıl da giyinmişler.
+ Fahişe nedir bay Burton ?
- Tenini parayla satan aşağılıklardır bay Vencanze.
+ Hayır bay Burton Fahişelik bu değildir..
- Hah neymiş peki fahişelik ?
+ Fahişelik insanların hayatını bilmeden onları aşağılamak ve yargılamaktır. Sokağın sonunda bir berber var bay Burton lütfen aynaya bakınız. Orada var olan en büyük fahişeyi göreceksiniz. ...
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en seçkin insanlarıyla sohbet etmek gibidir"
Diyen Descartes'e ve Kazancakis'in ruhuyla oturup bir çay içmek isteyenlere selam olsun.
Bizler yıllar boyunca çok okuyan mı bilir çok gezen mi geyiğiyle oyalanırken, gerçek bilgeliği bulanların hayatı özümseyerek yaşayanlar olduğunu Kazancakis yıllar
SPOILER SPOILER
Kitap içeriği hakkında bilgi içerir.
Allah’ın indirdiği bir kitapta, kutsal bir kitabın incelemesinde “spoiler” da olur mu diyeceksin biliyorum, ama olur. Nasıl mı olur? Bakalım nasıl olurmuş.
Okumadın ki sen bu kitabı, hem de hiç okumadın, onun için çok güzel olur “spoiler”, hatta en rahatsız edeninden. Sana sorsalar en başta
"Herkes 'sürüye' katıldığından ötürü güven içerisinde, ...sınırları 'iyice' çizilmiş bir yaşam."
Kafka'nın (1920-23) Jonouch'la konuşması
Öncelikle Dönüşüm, sayfa sayısının azlığına, üslubunun görünüşteki yalınlığına karşılık deyim yerindeyse öyle kolay yutulur lokma değil.
Kolay yutulur lokma olmamasına rağmen neden bu kadar çok
Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
Anne bak ben de yaşlanıyorum.
Yüzüm,ellerim,hele de gözlerim.
Gülmediğim zamanlarda da duruyor etrafındaki çizgiler.
Gençliğimin o ışıltısı sönüyor gözbebeklerimde...
Anne bak yaşlanıyorum ben de.
Yavaş yavaş ağrımaya da başladı dizlerim merdiven çıkarken.
Ayakta kalamıyorum üstelik eskisi kadar...
Anne dedim ya yaşlanıyorum işte .
Tüm duygularım,kalbim hele de ruhum.
Daha bi oturaklı oldum,
Ölüyor içimdeki sebepsiz neşe,
Teslim oluyor zaman denen acımasız katile...
Mutluluğumuzu kendimiz yapar ya da buluruz.
Schopenhauer nedir? Kimdir diye sormuyorum nedir bu adam? Schopenhauer, her şeyden önce felsefenin başkaldırısıdır, bu başkaldırının arasından sızan gülüşüyle. O korkunç resmin arkasında yatan ıstırap infaz mangasının iyi niyetli yol göstericisidir. Schopenhauer olmak yürek ve zekayı aynı kulvarda