Bugün zamansız mekanları dolaşıyorum. Gün ışığının kaçındığı kuytu merdivenlerde gezinen bir gölgeyi takip ediyorum. Gölge diyorum ama nasıl? Burası kapkaranlık. Bilmiyorum nereden geldim ve neden buradayım? Tanıdık gelmiyor dolaştığım odalar, dokunduğum eşyalar. Yalnızca bir ses: tik tak. Onu tanıyorum: Daima kaçtığım ve sıyrıldığım ânın sayacı.
Gölge, ben peşine düşmezsem ilerlemiyor. Çıkış diyorum, onu yakalayınca mı? Nasıl olur da merdivende yukarı ya da aşağı gittiğinizi anlamazsınız? Ben anlamıyorum.Yönler ve boyutlar karışıyor. Ayağım boşluktan boşluğa yalpalıyor. Zihnimde zifiri karanlıklar… Bir dönemece rastlıyor gölge; sanki varoluş kaynağını, ışığını kaybetmiş gibi yolundan ayrılıyor. Ben ise biraz daha ilerlersem düşecek gibiyim, tutunacak korkuluk yokluyor ellerim.