Modern felsefenin önemli kavramlarından birisi olan Anguas’ı, Thomas Bernhard Ereignisse adlı eserinde psikososyal bir olgu olarak ele alır. Dönem insanının çözümleyemediği problem, içinden çıkamadığı olaylar karşısında çaresizlikle birlikte gelen iç daralmasının nelere mal olabileceğini irdeleyen yazar, bu iç sıkıntısının insanın yaşadığı çağ, çevre ile ilişkisi üzerinde durur.
Bir çağda iki Dünya Savaşı, büyük reformlar ve inanç sarsıntıları yaşayan insan, bunların da psikososyal etkisiyle kimi olaylar karşısında kendisini çaresiz ve önemsiz hissetmektedir.
İç sıkıntısı, ölüme giden yolda bir göstergedir der Bernhard. Çünkü ona göre her şey acınasıdır ve bir sonuç barındırmaz, çıkmaz yoldur… Derin korku, ürküntü uyandıran olaylar, kişiyi ölüme daha da yaklaştırır. Bunlar aile meseleleri, ekonomik kaygılar, var oluşsal sorunlar, çağın getirdiği etkiler vs. olabilir.
Yaşamak, ölüme karşı bir duruş sergilemektir. Bu durum da, kişinin sürekli ölüme karşı gelmesi; ona ve etkilerine karşı ayakta kalma savaşını oluşturur. Fakat paradoks olarak bu savaş, iç sıkıntısını daha da artırır…
Bernhard’ın bu bakış açısını şu cümlelerinden de anlayabiliriz.
“Yaşamda tüm alternatiflerin ötesinde yalnızca ölüm gerçeği vardır. Bu da direnç gösterme demektir. Her yeni başlayan bir gün, yokluğa karşı bir duruştur aslında. Her nefes ölüme bir karşı geliştir.”