Neyle mücadele ediyor olursak olalım -kişisel olarak bizi ya da yaşamımızdaki tatminimizi zora sokan her ne olursa olsun- bunu daha büyük ölçüde özgürlük kazanmak için yapıyoruz.
Sayfa 17
Kendinizi severseniz, çocuğunuzu sevme konusunda çok daha büyük bir kapasiteye sahip olacaksınız. Kendinizin çok değerli olduğuna dair güçlü bir algınız varsa, bu çocuğunuza da yansıyacak ve o da kendisini çok değerli hissedecektir. Buradaki esas nokta şudur: İçinizde eksik olan şey ile mücadele edebilrseniz, bu eksiklikleri çocuğunuza aktarmazsınız.
Reklam
Normal insanın bakış açısından yaklaştığımızda bu üç tutumun bir arada olmaması için hiçbir sebep yok. İnsan hem başkalarına karşı verici olabilmeli hem mücadele edip hakkını arayabilmeli hem de bazı şeyleri kendine saklayabilmelidir. Bu üç özellik birbirini tamamlayabilir; uyumlu bir bütün meydana getirebilir. Eğer bu özelliklerden biri ağır basıyorsa, bu yalnızca bir hattın fazla geliştiğinin göstergesidir. Ne var ki, nevrozda bu üç tutumun birbiriyle uyuşmamasının birkaç sebebi vardır. Nevrotik kişi esnek değildir; belli bir durumda atacağı adımın uygun olup olmadığına bakmaksızın uyum göstermeye, tartışmaya ya da uzak durmaya mecbur hisseder kendini ve bunlar yapamadığında da paniğe kapılır. Bu yüzden söz konusu üç tutum güçlü bir biçimde var olduğunda kişi ciddi bir çatışmaya girmeye mecburdur.
Sayfa 35 - SelKitabı okuyor
Özgürleştirici coşkuya yönelim ancak tıravmatik hakikat hem serbestçe kabul edilip hem de bütünüyle yaşandığı zaman gerçekleşir: "Hakikat öğretilmez, yaşanır. Savaşa hazırlanın!" Hermann Hesse'nin "Boncuk Oyunu"nda geçen bu iki cümle, tıpkı Rilke'nin o meşhur "seni görmeyen hiçbir yer yok çünkü. Hayatını değiştirmelisin" dizeleri gibi alakasız bir yargı olarak nitelendirilebilir: "Eğer Şey beni her yerden görüyorsa, bu beni niçin hayatımı değiştirmeye zorlasın? Neden gayrişahsi bir mistik deneyime girerek "kendimden sıyrılmayayım" ve başkasının bakışıyla özdeşleştirmeyeyim kendimi? Keza, eğer hakikat ille de yaşanacak bir şeyse, neden bir mücadele gerektirsin ki? Mesela niçin tefekküre dalacağım içsel bir deneyim yaşamayayım? Bu sorulara verilecek cevap şudur: Gündelik hayatlarımızın "kendiliğinden" hali aslında bir yalanı yaşamaya tekabül eder ve bu döngüden çıkmak da sürekli bir mücadeleyi gerektirir. Bu süreç insanın kendisinden dehşete düşmesiyle başlar.
Sayfa 15 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Al-i İmran Sûresi
65. Ey Ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çeki­şirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan son­ra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz? 66. İşte siz böyle kimselersiniz. Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız, fakat bilgi sa­hibi olmadığınız konu da niçin tartışıyorsunuz. Oysa ki Allah, her şeyi bilir; siz
Aksilikler ve talihsizlikler olacaktır. Düşmanlarınızın zafer kazandığı zamanlar olacaktır. Sizler sönmeyin! Manen yenilmeyin! Hiç bir zaman pes etmeyin! Aksilikler ve talihsizliklerle karşılaştığınızda ‘Biz denedik, başladık, mücadele ettik ve destek görmedik. Her adımımızda engellerle ve düşmanlarla karşılaştık’ demeyin. Böyle konuşmayın. Karanlığın ruhu söndürür, siz yakarsınız! Bir kez söndüyse ikinci kez yakın… Üçüncü, beşinci, yedinci, yüzüncü, bininci kez!”
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.