Ey Allah'ım yer ve gökleri yaratan sensin. Sen; mertebeleri yücelten, bereketleri artıransın. Çeşitli dillerin kelimeleri sana niyaz eder. Her yaratık senden hacet diler. Ey yüce Rabbim! Benim de hacetim; cesedimin çürüyüp yok olduğu, yakınlarımın beni unuttuğu demde beni unutmaman, beni bırakmamandır. Allah'ım sözlerimi duyan sensin.
~•~
Tam adı: Hüccetü’l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed el-Gazzâlî et-Tûsî
Doğumu: 1058 Tus, Büyük Selçuklu Devleti
Ölümü: 18 Aralık 1111 Tus, Büyük Selçuklu Devleti
Çağı: İslam’ın Altın Çağı Bölgesi Bağdat, Kudüs, Nişabur, Şam
Okulu: Eş’ariyye, Sünnî, Sufizm, Şafiî
İlgi alanları: Edebiyat, Fıkıh, Kelam, Mantık, İslam Şeriati, Tasavvuf
~•~
Vehb bin Münebbih buyurdu: Tevrat'ın kenarında yirmi iki harf (kelime) gördüm. İsrail oğullarının sâlihleri bir araya gelip onları okur, aralarında müzakere ederlerdi:
"İlimden daha menfaatli bir hazine,
halimlikten daha kârlı bir sermaye yoktur.
Öfkeden daha alçaltıcı bir mezheb,
amelden daha süsleyici bir arkadaş,
cehaletten daha çirkinleştirici bir yoldaş, takvadan daha aziz bir şeref, hevâyı terketmekten daha yararlı bir kerem, fikirden daha üstün bir amel, sabırdan daha yüce bir sevab, kibirden daha rezil edici bir günah, rikkatten daha yumuşak bir ilaç, hamakattan daha acıtıcı bir hastalık, haktan daha adil bir elçi, doğruluktan daha nasihatçı bir delil, tamahkârlıktan daha zelîl edici bir fakirlik, mal toplamaktan, daha zararlı bir zenginlik, sıhhattan daha hoş bir hayat, iffetten daha mutlu bir maişet, huşudan daha güzel bir ibådet, kanâatten daha hayırlı bir zühd, sükûttan daha koruyucu bir nöbetçi, ölümden daha yakın bir gaib yoktur."
Muhammed bin Said el-Maruzî dedi: "Doğrulukla Allahı aradığında Allah senin eline öyle bir ayna verir ki, onunla dünyâ ve âhiretin acaibliklerinden her şey'i görürsün
''Müthiş bir sessizlik birleşince aydınlık doğuverir
Temizlenme anı ne kadar hoştur
Akıl baştan gitmiştir o vakit
Ömür yalnız ondan ibaret olsaydı
O dalgın akıl, müjdecinin bile farkına varmazdı
Aah namazım ... Yükseltir o beni yücelere
Götürür görünen hayatın sınırları ötesine
O ah namazım ... O bir nur hazinesidir
Atlar gibi beni korurlar hep
Peşimi bırakmayan acımasız belalardan''
[el-Hayatu'l-Ûla, Divan-ı Üstad Muhammed Gazali (rah.a) s.100 ]
Muhammed bin Said el-Maruzî buyurdu: "İşin tamamı iki esasa dönüşür: Ondan sana yapılan fiil, senden ona ya pılan fiildir. Binâenaleyh sen onun yaptığına razı olursun. Yaptığında da ihlaslı olursun. Bu takdirde sen, bu iki esasla said olur, dünya ve âhirette muzaffer olursun."
Şeyh, imam, âlim, allâme, sahasında tek, Hüccetü'l-İslâm Ebû Hâmid Muhammed b.
Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Gazâlî et-Tûsî (Allah onu rahmetiyle kuşatsın, rızâsına ulaştırsın ve kendisini cennetlerin en güzel yerlerinde yerleştirsin) der ki:
Dostlarının kalplerini muhabbetinin ateşiyle yakan, onların bütün düşüncelerini kendisinde toplayan, ruhlarını yüce zâtına kavuşma iştiyakı ve O'nu müşahede aşkıyla coşturan, gözlerini ve basiretlerini yüce cemâlini görmeye bağlayan Allah'a hamdolsun.
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Atasözü
"Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1)
"Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Ciddi bir şevk ile tahsili gözüne aldı ve bu niyetle nahiyeleri İsparit Ocağı dahilinde bulunan Tağ Köyünde Molla Mehmed Emin Efendi'nin medresesine gitti fakat fazla duramadı.
Hâle-i fitriyeleri icabı, daima izzetini koruması ve hatta amirâne söylenen küçük bir söze dahi tahammül edememesi; medreseden ayrılmasına sebeb oldu. Tekrar
Üç kişi Kur’ân’ı ezberlediğini iddia ediyor ve bunun üzerine sen “deliliniz nedir?” diye soruyorsun. Birincisi: “Delilim, kurrâların üstadı olan el-Kisâî’nin [ö. 189/805] onayından geçmemdir” dedi. “Çünkü el-Kisâî hocama, hocam da bana onay verdiğine göre, ben de el-Kisâî’nin onayından geçmiş sayılırım” diye bir akıl yürüttü. İkincisi: “Delilim,
Dedi ki: Kıstâsü’l-müstakîm de nedir?
Dedim ki: Allah’ın Kitabında tenzîl ettiği ve elçilerine onlarla ölçmelerini öğrettiği beş mîzândır. Kim Rasûlüllah’tan ta‘lîm eder ve Allah’ın mîzânlarıyla (bilgilerini) tartarsa hidayet bulur. Ve kim bundan yüz çevirip re’y ve kıyas’a yönelirse, hakikatten sapmış ve yüksekten yere çakılmış olur.
Dedi ki:
Muhatabının Kur’ân’da mîzânın varlığına yaptığı itiraz üzerine Gazzâlî, Rahmân ve Hadîd sûrelerindeki şu âyetleri delil getirmektedir: “er-Rahmân, O, Kur’ân’ı öğretti; insanı yarattı; ona beyanı öğretti (…) ve mîzân’ı koydu ki, mîzân’da haddi aşmayasınız. Ölçüyü adaletle ikame edin ve mîzân’da hile yapmayın!”¹⁸, “Biz peygamberlerimizi açık
Mekke'de tarikat tasavvufun ancak İslam'ın zahiri hakikatle, yani şeriatla uyumlu olduğu müddetçe kabul edilebilir olduğunu vurgulamıştır. Bu durumda, Nakşibendiler tanınmış âlim Muhammed el-Gazali (ö.1111) tarafından savunulan "ılımlı" tasavvuf geleneğini takip ediyorlardı. Gazali kanunun tüm sınırlamalarının istisnasız takip
Abdullah b. Muhammed el-Belevi rivayet ediyor:
"Dicle kenarında abdest alıyordum. Birisi yanımdan geçerken bana seslendi:
'Ey çocuk! Abdestini güzel al ki Allah sana dünyada ve ahirette güzellik ihsan etsin.'
Başımı çevirip baktığımda yanında cemaat bulunan bir zat gördüm. Abdestimi çabucak alarak derhal bu zatı takip etmeye koyuldum.
Bir ara bana dönerek şöyle buyurdu:
'Bir ihtiyacın var mı?'
Ben:
'Evet. Allah'ın sana öğrettiklerini sen de bana öğret.'
O:
'Bilmiş ol ki Allah ile doğru muamele yapan kurtulur. Allah'ın dinine şefkat gösteren felaketten selamet bulur. Dünyada zahit olanın gözleri yarın kıyamet gününde karşılaştığı sevaptan dolayı nurlanır. Daha fazlasını söyleyeyim mi?'
Ben:
'Evet.'
O:
'Kimde üç haslet varsa o imanını kemale erdirmiştir:
1) Marufu emr ve tatbik etmek,
2) Münkeri yasaklayıp sakınan,
3) Allah'ın hudutlarını gözetip aşmayan.
Daha fazlasını ister misin?'
Ben:
'Evet isterim.'
'Dünyada zahid, ahirette de talib ol. Bütün emirlerinde Allah’a doğruluk göster ki kurtulanlarla beraber kurtulmuş olasın.'
İşte bütün bunları söylerken uzaklaşıp gitti. O gittikten sonra sordum bu kimdir diye. Bana onun Şafii hazretleri olduğunu söylediler.