Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Günümüzde hastalıklara çeşitli mikropların neden olduğunu ileri süren mikrop teorisini hala reddeden Hristiyanlık bilimi adında bir din vardır; bu dine mensup olan bazı insanlar ettikleri dualar boşa çıktığında çocuklarına antibiyotik vermektense, onların gözlerinin önünde ölmelerini izlemeyi tercih eder.
Sayfa 30 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Hipokrat kaleme aldığı tipik bir paragrafta şu ifadelere yer vermiştir: “İnsanların sara hastalığının ilahi takdirden kaynaklandığını düşünmelerinin tek nedeni bu hastalığı anlamamalardır. Ancak anlamadıkları her şeyin ilahi taktirden kaynaklandığını ileri sürselerdi, kutsal şeylerin sonu gelmezdi.” Birçok alanda cahil olduğumuzu kabullenmek yerine, Evren’in kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kutsal olan bileşenlerle dolu olduğunu ima eden ifadeler kullanma eğilimine giriyoruz. Henüz anlamadığımız kavramların sorumluluğunu Boşluklar Tanrısı’nın omuzlarına yüklüyoruz.
Sayfa 27 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kolayca aldanan saf insanları kandırmayı hedefleyen yalan yanlış bilgiler her yanımızı sarar. Ancak kuşkucu bir bakış açısıyla yapılan değerlendirmelere rastlamak çok daha zordur. Kuşkuculuk her zaman hayaller kadar iyi satmaz.
Sayfa 23 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Bu beyefendiye kibar ve nazik davranın...  Gözüne hep şirin görünün... Onu kayısıyla besleyin... Bol bol çilek yedirin, kara üzüm, yeşil incir, kırmızı dut getirin ona... Arı kovanlarından bal çalın, bal mumlarından mum yapın, onları ateş böceklerinin gözlerindeki ateşle yakın... En renkli kelebeklerin kanatlarını yolun, yelpaze yapıp sallayın ki uykulu gözlerine girmesin ay ışığı... Ne derse evet deyin, her isteğine boyun eğin ve ona iyi davranın...
Dolunayda yaban avı kafilesi yola çıkarken, genellikle kaybolmuş ve mutsuz ruhlar üzerinde hak talep ettikleri, yıkıp geçtikleri yollar boyunca onları tatlı dille peşlerinden sürükledikleri uzun zamandır bilinen bir şeymiş. Çoğu kez, bu zavallı ruhlardan bir daha hiç haber alınmazmiş. Sarhoşlar meyhaneden eve dinerken yolda kaybolurmuş. O hafta
Reklam
‘’Evren yeni mucizeler icat etmemizi gerektirmeyecek kadar çok mucizeyle doludur.’’
Sayfa 105
İnsanların yaşamı,karanlıklarından çıkıp bir süre bir mum ışığı çevresinde toplandıktan sonra, herkesin kendi karanlığına dönüp yok olmasından ibarettir.
Sayfa 94
"Savrulup atılan, toprağın üzerinde kıvrılıp bükülen ve üzerine acıyarak basılan bir mum ışığı gibi seğirerek sönmek değil, büyük alevler çıkaran bir keyif yangınında sanki rastlantıymış gibi son bulmak istiyordu. Uçuruma dans ederek düşmek istiyordu."
Sahte bilim, bilimin genellikle doyumsuz bıraktığı güçlü duygusal gereksinimlere hitap ediyor.
Reklam
Mum ışığı ayınki gibi usul usul büyümüş, temizlikçi kadının yüzünü nura boğmuş, adamın içinden geçeni söylemeye gerek var mı şimdi, Pek de güzelmiş, ama kadının düşündüğü şuymuş, Onun gözleri bilinmeyen adadan başka bir şey görmek istemiyor, işte insanın insanı yanlış anlamasına, insanın insana bakışını ters yorumlamasına tipik bir örnek, hele yeni tanışmış olanlar için, çok doğal bir şeydir bu.
Kendisinden önceki ve sonraki birçok kişi gibi Fredrich Nietzsche de The Genealogy of Morality (Ahlakın Soykütüğü) adlı eserinde bilimsel devrimin "insanı gitgide küçülten seyri"nden yakınıyor.
En azından dünyanın gelişmiş bölgelerinde, ailelerin çocuklarının erişkinliğe ulaştığını görme şansları, on yedinci yüzyılın en güçlü ülkesinde hükümdarın kendi vârisini taç giyebilecek yaşa getirmesi olasılığından çok daha yüksek.
Kendisine ait bir yazıda Hippokrates şöyle diyor: "İnsanlar sara hastalığını tanrısal takdirden sanıyor, çünkü anlamıyorlar. Fakat, nedenini anlamadıkları her şeyi tanrısal sayacak olsalardı, Tanrı'nın takdirlerinin sonu gelmezdi."
Araştırmalar, Amerikalıların yüzde 95'inin "bilim cahili" olduğunu gösteriyor.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.