Herkesin karanlık bir odası vardır; anahtarını kimselere veremeyeceği, içinde korkularını, ataletlerini, aşırılarını, uçlarını ve kimseninkilere benzemeyen travmalarla dolu bir odası…
Korkular denilince 90’lı yılların sonunda ilk kez okuduğum Irvin D. Yalom’un Nietzsche Ağladığında adlı eserindeki; “Yirmi yıl düşündükten sonra korkuların
TANIŞMA
Eğer bir gün,
yüzünün renginden ötürü
çıkarsan mahkemeye,
'vallahi kalıtımdan oldu' diye
korkma, ben sana tanıklık ederim.
İnsanların,
yüzlerinin ve gözlerinin rengi başka başka da olsa,
gözyaşlarının rengi hep aynıdır.
Ne bir kelimede anlaştılar,
ne aynı avuçtan su paylaştılar.
Yalnızca gözyaşında,
bir de kahkahada buluştular.
Yer tanık olsun, gök tanık olsun,
Bütün doğmuşlarla ve doğacaklarla
tanışmak mümkün.
Akıllarda ve yüreklerde göz göze geldik bugün.
Bin yıl önceden bana selam söylediler;
Bin yıl önceki anneler, annemden az mı sevdiler?
#17 Ağustos 1989/ Üstün Dökmen