Kıraç toprakların anasıyım ben
Sevdalı gelinin kınasıyım ben
Nice Haydarların sevdasıyım ben
Sönmez yüreğimin közü be Haydar
Nice Haydarların sevdasıyım ben
Sönmez yüreğimin közü be Haydar
Musa Eroğlu
“ Açma yaram derin derin, dermanını bilen gelsin…” Musa Eroğlu söylüyor. Kızımın sınavdan çıkmasını beklerken açtım türküleri arabada aklıma geldi, https://1000kitap.com/HakanS/Duvar/
İle türkü dinlerken bu kitabı okuyup okumadığım sordu, oku abi beğenirsin sana iyi gelecek dedi. Bu sıkıntılı günlerde gerçekten iyi geldi. Bu dağlar kömürdendir
Bizim pencereler yele garşıdır
Muhabbet dediğin karşı karşıdır
Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
Sabahın seheri günden ileri
Ben kimi sevmişim senden ileri
Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
İleri, candan ileri
Musa Eroğlu
Kitaptaki cümleden sonra içimden söylediğim🌺
Musa EROĞLU'nun "Yolun sonu görünüyor " türküsünü dinliyordum.Bu türkünün sözleri öyle anlı şanlı şairlere ait değil.Ordu'nun Fatsa İlçesi'nden Dursun Ali AKINET adlı bir şoföre ait.Bu şoför aynı zamanda "Halil İbrahim" adlı türkünün de söz yazarı. Dursun Ali'nin 85 yaşındaki annesi hastalanır bir gün.Alır annesini Ankara'daki Hacettepe Hastanesi'ne götürür. Hastaneye yatırılır annesi.Tahliller istenir.Bir süre sonra Dursun Ali tahlil sonuçlarını almak için odadan çıkacakken annesi seslenir:"Nereye Dursun Ali?"Tahlil sonuçlarını almaya gidiyorum der Dursun Ali.Annesi oğlunu yanına çağırır,elini tutar ve der ki:"Gerek yok oğlum,yolun sonu görünüyor."Dursun Ali çok kötü olur.Olur mu anneciğim?Çok iyisin maşallah der ve odadan çıkar.Sonuçları alır ve odaya döner. Ne yazık ki annesi son nefesini vermiştir. Dursun Ali annesinin cenazesini alır ve koyulur yola.Fatsa yolunda ,cenaze arabasında bu sözleri yazar: Bana ne yazdan,bahardan Bana ne borandan,kardan Aşağıdan,yukarıdan Yolun sonu görünüyor. Işte herşey kocaman bir HİÇ... Ne yaparsak yapalım,hepimiz için yolun sonu görünüyor. Birgün hepimiz: Geçtim dünya üzerinden Ömür,bir nefes derinden Bak feleğin çemberinden Yolun sonu görünüyor. DİYECEĞİZ...
Ben şimdi, kasım ayın da evimin balkonun da solmuş kasımpatılar gibiyim. Tek yeşil yaprağı kalmadı ne hüzünlü.. Şimdi anneleri kayıp olduğu için bir bir ölen kedi yavrularının hüznünü yaşamaktayım bununla beraber. Kasım da solmuş bir kasımpatı ve vakitsiz doğup annesiz kalmış kedi yavrularından daha hüzünlü bir şey söyle bana. Kasımpatılarımın
*Biyografi kitabı olduğundan mütevelli üst düzey spoiler içerir !
Sevemiyorsan, dayanışmıyorsan, bir şiirden bir kitaptan, bir müzikten keyif alamıyorsan, türkü mırıldanmıyorsan, dostluk geliştiremiyorsan, canı yananların sesine sağır kesilmişsen, aklı başında olmanın ne manası var?" diyen Ali Şeriatı ile giriş yapmak istiyorum. Sizleri
Kitap adının yansıması olarak bence tam da dosta doğru bir kitap olmuş, dosta hediye edilecek çok güzel bir şiir kitabı. Bana bu kitabı hediye eden
Ezgi arkadaşıma teşekkür ederim. Şiir kitabına gelecek olursak içerisinde 83 şiirden oluşan şair
Abdurrahim Karakoç 'un kaleme aldığı duygusal, öğüt veren şiirler var. Hepimizin türküsünü ozan Musa Eroğlu'ndan dinlediğimiz Mihriban şiirinin yazarıdır
Abdurrahim Karakoç . Bu kitabında Mihriban için yazmış olduğu diğer iki şiiri de mevcuttur. Unutmadım Mihriban ve Beklemek adlı şiirleri. Bilmeyenler Mihriban'ın hikayesini mutlaka araştırıp öğrenmeli, lambadan titreyen alevi üşüten sevda bize neler yapmaz. Bu kitabı okumak isteyenler seyehat ederken arka fonda hafif bir saz tınısı ile okuyabilirler. Malatya yolculuğumda okuduğum şiirlerini, dönüşte tekrardan okumayı düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim..
Dosta DoğruAbdurrahim Karakoç · Altınordu Yayınları · 20211,030 okunma
Mihriban türküsünün hikayesi Abdurrahim Karakoç'un köyünde başlar. Köye düğün için misafirler gelmiştir. Gelen misafirler arasında güzel bir kız vardır ve adı Mihriban'dır. O dönemde genç bir delikanlı olan Karakoç Mihriban'ı görür görmez ona aşık olur ve tanışır.
Mihriban kelime itibariyle merhametli ve şefkatli demektir. Mihriban
Roman ilk sayfalarında bir ayrıntılı bilgiler nedeniyle, akademik roman izlenimi veriyor.Ancak anlatıcı daha sonra üniversitede yaşanan olaylardan söz etmiyor. Bunun yerine, Ruh Sağlığı Hastanesi çalışanlarının, hastanenin bulunduğu kentte yaşayanların ve onların akrabalarının yaşamlarından kesitler anlatıyor.
Roman ilerledikçe bir başkahraman