İşte bu yüzden bu konunun altını çizelim istiyorum. Örneğin Ali Bey'in de bir çobanın oğlu olması, okura "Ben de yapabilirim!" duygusunu verebilir. Tabii versin. Ben meraklı olan ve bu merakının peşinedü şen herkese çok büyük saygı duyuyorum. Ali'yi desteklememin sebebi de buydu. Parasının olup olmaması mühim değildi çünkü
Ne var ki, yıllar zamanın doğal akışı içinde geçtikçe, başka birine dönüşmüş olmak bizi üzmez; aynı şekilde, belirli bir dönemde birbirine zıt onca ayrı kişiye dönüşebilmemize, bir gün içinde sırasıyla fesat, duyarlı, müşkülpesent, kaba, kayıtsız, haris oluşumuza da üzülmeyiz. Üzülmeyişimizin nedeni aynıdır: Silinmiş olan benlik -ikinci durumda ve tutkular söz konusu olduğunda temelli ortadan kaybolan benlik- o anda var olmadığı için, diğerine, o esnada veya temelli dönüşmüş olduğumuz kişiliğe üzülemez; kaba adam kabalığına güler, çünkü kabadır, unutkan adam hatırlayamadığına üzülmez, çünkü zaten unutmuştur.
Sayfa 229 - ykyKitabı okudu
Reklam
Hiç kimse kendi konumunu az da olsa kusurlu bulmayacak kadar mutlak anlamda mutlu olamaz. İnsan mutluluğunun özü kaygı uyandırıcıdır, ne tamamen ele geçirilir, ne de sonsuza değin sürer. Bir adamın çok büyük bir geliri olabilir, ama aşağı bir soydan geldiği için utanç içindedir. Bir başkası soylu doğumlu olduğu için tanınır, ama ailesinin kaynakları az olduğu için tanınmamış olmayı yeğler. Bir adam hem zengin hem de soylu olabilir, ama yaşamını bekar sürdürdüğü için hayıflanır. Bir başkasının mutlu bir evliliği vardır, ama hiç çocuğu olmadığından servetini bir yabancıya miras bırakmak için arttırır. Başka bir adam ise çocukları olduğu için mutludur, ama oğullarının ya da kızlarının işldiği kusurlar yüzünden üzülür, gözyaşlarına boğulur. Demek ki hiç kimse kendi payına düşenle birebir uzlaşamaz. Çünkü her durumun tatsız bir yanı vardır, sadece henüz yaşanmadığı için bilinmiyordur, bilindiğinde de ürkütücü olur. Ayrıca çok mutlu kişiler müşkülpesent olur ve en ufak bir zorlukla karşılaşmaya alışık olmadıklarından, herhangi bir şey beğenilerine uygun düşmediğinde yere yıkılırlar.
İstinye, 28 Haziran 1911 {Pervin'in Günlüğü}
Evet, ben de sevmek ve sevilmek isterim, fakat isterim ki seveceğim adam aşkıma ve bana layık olsun ve daha isterim ki o sevdiğim adama üzülmeden pişman olmadan hayatımı ölünceye kadar geri almamak üzere vereyim. İşte bunun içindir ki beni anlayacak ve bana layık bir eşi ancak burada, İstanbul'da bulacağımı zannediyorum. Çünkü aşkı benim anladığım kadar ciddi kabul eden her kalp gibi bu adam her yerde bulunması o kadar kolay olmayan bir tılsımdır. Ben ne kadar aşkı özleyen biriysem o kadar da müşkülpesent ve mağrur bir kızım...
Sayfa 6 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Dük aslında iki ayrı insan. Birini çok seviyorum. Çekici, esprili, nazik... sevecen; bir kadının isteyebileceği her şey. Ama diğer adam... soğuk, katı yürekli, müşkülpesent ve bencil; bir kış rüzgarı kadar sert ve zalim.
Ne var ki, yıllar, zamanın doğal akışı içinde geçtikçe, başka birine dönüşmüş olmak bizi üzmez; aynı şekilde, belirli bir dönemde birbirine zıt onca ayrı kişiye dönüşebilmemize, bir gün içinde sırasıyla fesat, duyarlı, müşkülpesent, kaba, kayıtsız, haris oluşumuza da üzülmeyiz. Uzülmeyişimizin nedeni aynıdır: Silinmiş olan benlik -ikinci durumda ve kişilik söz konusu olduğunda geçici olarak, ilk durumda ve tutkular söz konusu olduğunda temelli ortadan kaybolan benlik- o anda var olmadığı için, diğerine, o esnada veya temelli dönüşmüş olduğumuz kişiliğe üzülemez; kaba adam kabalığına güler, çünkü kabadır, unutkan adam hatırlayamadığına üzülmez, çünkü zaten unutmuştur.
Reklam
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.