Yazıya nasıl başalayacağımı bilemiyorum. Sefiller derken, bu sıfatı kullandığımız kişileri hep maddi anlamda sefil olduğunu düşünürüz. Ya duygudan, merhametten, insanlıktan yoksun olmak.. Bu bir sefalet değil midir? Asıl sefillik budur. Bu kitapla beraber (belki size saçma gelebilir ama olsun) insanın değişebileceğini gördüm. Yeter ki değişmeyi
Ayn Rand okuyup da beğenmeyen var mıdır! İnanmam. Bu zamana kadar okuduğum en keyifli, sürükleyici isimler arasında. Ne güzel olmuş da tanışmışız, ne kötü olmuş da onca zaman hiç karşılaşmamışız. Herkese tavsiye eder oldum, size de henüz incelememin başındayken tavsiye ediyorum.
Kendisiyle tanışıklığımız 3 kitap daha
Kapitalizm Eleştirisi Üzerine Söylenebilecek Birçok Şeyden Sadece Birkaçı-1000 İnek
“Hırs bir sandalın yelkenini şişiren rüzgâra benzer, fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar.” Voltaire
“Bir varmış bir yokmuş, çiftliğin birinde üç ineğiyle mutlu mesut yaşayan bir çiftçi varmış” tadında bir hikaye ile haşır neşir olacağız.
#158444292
Uykusuzluğun kitabını yazabilecek kadar uykusuz kaldığı fakat o kitabı yazabilmek için biraz uyuması gerektiğini biliyordu, yatağında kafasının yerini değiştirdiğinde düşüncelerinin bir önceki yerde kalacağını düşündüğünden koca yatakta kafasını koymadığı tek bir karış kalmamıştı. Fakat bunun bir işe
Zamanın Wattpad kitabı veya basit romantik kurgusu dersem başıma bir iş gelmez umarım; klişe zengin oğlan fakir kız, yanlış anlaşılmalar, sürpriz olmayan mutlu son... Okurken Bridgerton dizisi gözümün önünde oynadı, onu da atlaya atlaya ve iş yaparken izlemiştim bu kitabın da diğer klasiklerin aksine çerezlik okunacak iyi vakit geçirilecek bir
1.Bölüm
Kitabi okumaya başlamam biraz zaman aldı. Başlayıp bıraktığım oldu defalarca. İlk okuyanlar içinde böyle olacağını düşünüyorum. Anlaşılması zor bir kitap, bir roman gibi olaylar zinciri yok. Karşılıklı konuşma şeklinde ilerliyor. Konuşulanları anlamak da oldukça zor. Okuyup geçmek yetmiyor, söylenilenleri düşünmekte gerekiyor. İlk
OTOMATİK PORTAKAL'DA EĞİTİM VE DAVRANIŞ
-SPOİLER İÇERİR-
Kitabın baş karakteri olan Alex, distopik bir dünyanın varoş kesiminde yaşayan, çete üyesi ve lideri biri. Kendisi, onu bu noktaya ne getirdi bilmiyorum çünkü kitapta geçmişinden ve psikolojik gelişiminden bahsedilmiyor ama, tam bir suç makinesi. Aklımıza gelebilecek her türlü
Mutluluğa tuzak gözüyle bakan bir kitap başta garip gelebilir. Yani nasıl olurda mutlulukla insana tuzak kurulabilir?
Mutlu Olma Sanatı (Arthur Schopenhauer) ve İyi Hissetmek (David Burns) de Mulluluk Tuzağı'na paralel bir anlatıma sahip. Bu kitapların üçünde de mutluluğun aslında kovalanarak yakalanacak bir şey olmadığını hatta mutluluğun gerçek dünyada karşılığının olmadığı anlatılmış. Mutluluk Tuzağı aralarında en keskin hatlara sahip olan. Yani mutluluk aratarak kapitalistlerin bize haz satma peşinde olduklarının (kapitalist kelimesini kitapta hatırlamıyorum zira kitap basılmayabilirdi) en güzel ifadesi bu kitaptaydı. Buradan bu üçü arasında en iyi kitap bu kitaptır manası çıkarılmasın.
Mutluluk diye bir şey var mı? Ya da mutlu son? ''Yalnızca masallarda.''
Gerçekçi olarak hayatı mümkün olduğununca iyi konumlandırarak en kaliteli şekilde yaşamak gerek. Tabii mutluluk saçmalığının peşinde koşmadan. Zaten mutluluk diye bir şey varsa bile insanın içindedir. Dışarda değil. Yani bize haz ve zek düşkünlüğünü satarak zenginleşme peşinde olanların hiç şansı yok.
İllaki saadet arayanlara içe dönmesini tavsiye ediyorum. Dışardaki cisimlerin peşinde değil de içerdeki manaların ardında durun (bence). Yoksa bulacağınız sadece birilerinin size itiklemeye çalıştığı süslü püslü şeylerden başka bir şey olmayacak.
İyi bir okuma dilerim.
Luiza, dilinde azıcık çetrefillik olmasına rağmen, Rusçayı iyi konuşuyordu; öyle şeker kızdı ki, onun gibisini hiç görmemiştim. Hemen yanaşmaya başladım, ama ne mümkün, “Öyle şey olamaz Şaşa, sana yaraşır bir eş olmam için kızlığımı korumak isterim.” deyip duruyordu; yalnız sokuluşu, gülüşü, sesi öyle tatlıydı ki… Öyle temiz bir kızdı ki, ondan