Kaptanın Seyir Defteri -05- 10/05/2024
Ruhunun beden ile bedenin ruh ile etkileşimi.
Ontolojik açısında bakıldığı zaman; doğmuş bir canlı kendisini doğuran canlının varlıksal açıdan tamamlandığının ispatıdır. Buna biyolojik açıdanda da hücrenin bir şekilde hayatına devam etmesi için verilmiş bir yetenek olarak bakmak gerekir. Tüm genetik
Bu boğucu, iç karartia havanın, yaşamın avuntusu çiydir.
Şair, kendinin ar- dındadır, kendine varamamanın, kendine yalan söylemek zo runda oluşunun acısıyla, kendinin, kendisiyle aradığı hakikatin ardındadır. Hakikatin ardında, onunla sevişmek, onunla evlen- mek için. Ulaşamayacağını bile bile arayan: Delidir şair. Işıltılı. parlak, renkli
“Evet, kitap okuyunca Filistin kurtulmuyor, okumayınca da kurtulmuyor. Filistin kurtulmuyor ve dünya değişmiyor.” (s. 10)
Lakin kurtuluşun yolu da bilinçlenmekten, yine okumaktan geçmiyor mu? Ve tabii okuduklarını uygulayabilmekten… Bir acıya yanmadan başka acılar geliyor. Bir öğretmen, okulda, öğrencisi tarafından silahla kafasından vurularak
Bitti.
Sanki kitap değil de hayat bitmiş,
Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi...
Gitti.
Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Herkese Merhaba,
Çok büyük bir hatanın içinden çıktım. Bu hata bu seriyi okumam oldu. Neresinden tutsam elimde kalıyor.Kendime işkence etmeyi çok severim ama bu benimde boyumu aşıyor. Aksiyonu- fantastiğide kurtarmadı yani, şuanlık seriye devam etmeyeceğim bilmiyorum. Yoksa aşırı iyi bir kurguya sahipti. Benim takıldıklarımlarıma coğu insan
“Sonuçları denli iyiler." Helmholtz omuzlarını silkti. "Ama sonuçları o kadar cılız ki. Bir şekilde yeterince önemli değiller. Çok daha önemli birşeyler yapabileceğimi hissediyorum. Evet, çok daha derin ve çok daha şiddetli. Ama ne? Söylenecek daha önemli ne olabilir? İnsan, yazması beklenen bir konuda nasıl daha şiddetli olabilir? Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşebilirler -her şeyi delip geçerler. Okursun ve delinirsin. Öğrencilerime öğretmeye çalıştığım şeylerden biri de bu -delici biçimde yazmak. Fakat Cemaat İlahileri ya da kokulu orglardaki en son gelişmeler üzerine bir makalenin delici olması ne fayda sağlar ki? Üstelik böylesi bir konuda yazarken, sözcükleri en yoğun X ışınları denli delici kılabilir misin? Hiçbir şey konusunda bir şeyler söyleyebilir misin? Sonunda iş gelip buraya dayanıyor. Uğraşıyorum, uğraşıyorum...”
Bir eser nasıl bu kadar akıcı ve iç bunaltan olabilir ki.. Zebercet 'in psikilojisi mi Otel ahalisinin sosyolojik çözümlemesi mi yordu bilmiyorum ama zor bir kitaptı.Okunası, farklı bir kalem lakin doğru zaman tercih edilmeli..
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı
MHP ile İlişkiler Kopuyor
Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Bu kitaba başlamadan önce senin içinde erdeme ve kendine hâkim olabilmeye doğuştan yatkınsın. Eğer bunlardan uzaklaştıysan bunun sebebi kalıtımsal bir bozukluk değil yanlış şeylerle ve yanlış fikirlerle beslediğin taraflarındır. Seneca'nın da dediği gibi, felsefe tüm bunları üzerinden kazıyıp atabilecek ve gerçek kimliğimize dönmemizde bize
1960-1975 YILLARI ARASI
1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Geceleri uyutmayan sabahları yatağımızdan fırlatan bir heyecanımız varsa bir amacımız da var demektir.
Ne kadar güzel değil mi evet ben de biz de insanız hepimizin başka heyecanları başka hayatları var.
Ben kendimden yazacağım bugün güne bu kitabı seçerek başladım ve beni yukarıdaki paragraf karşıladı işte bu dedim beni kucaklayan bir kitap daha
KÜL Krallığı...
900 sayfalık kitabı nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama halledicem. Biraz spoiler olabilir.
Aelin'ın ilk okuduğum zamanlarını hatırlıyorum ve bu kitabı okuduğumda ki halini görünce bu zamana kadar çektiği acı, bu kitapta yaşadığı acılar, herkes için uğraşması, her şeye değdi diyorum.
Ben genelde biraz da olsa mutsuz son istiyorum bu kitaplarda. Ama Aelin en mutlu olmayı hakkeden karakterlerdendi bence.
Chaol ve Yrene birlikte çok güzellerdi. Yrene'yi bu şekilde kullanması çok hoşuma gitti yazarın... Bütün yük Aelin'in omuzlarındaydı ama asla tek başına değildi.
Dorian ve Maeve sahnesi beni baya heyecandırmıştı okurken. Hiç beklemiyordum Doriandan böyle bir şey. Maeve de hatası bu oldu beklemiyordu.
Onun dışında Aelin'in geri dönüş sahnesi çok iyiydi. Diğer dünyalardan geçmesi... Ve döndüğünde aslında bir yanının ölmüş olması...
Ve ben kitabı okurken bir ihanet bekledim ya bu kadar kitap boyunca doğru düzgün ihanet olmadı bence bu kitaba yakışırdı böyle hiç beklenmedik birinden şok etkisi yaratırdı...
Seriyi severek okudum. Karakterleri okumak tanımak gelişimlerini görmek çok güzeldi. İçimde sadece bittiği için olan bir burukluk var...
Kül KrallığıSarah J. Maas · Dex Kitap · 2020799 okunma
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.