"Şu aşk denen şey ne de saçma! Mantık'ın yarısı kadar bile işe yaramıyor çünkü hiçbir şeyi kanıtlayamıyor, hep olmayacak şeylerden söz ederek insanı doğru olmayan şeylere inandırıyor.
Genç yaşta birini takıntı haline getirip adına aşk diyorsunuz. Aşk çok büyük bir kavramdır. Kafelerde el ele gezmek değil, kıskançlık krizlerine girmek değil, zorla oldurmaya çalışmak değil, en ufak bişeyde trip atıp köşeye çekilmek değil, gurur yapıp karşı taraftan ilgi beklemek değil, gidenin arkasından aptal gibi ağlamak hiç değildir. Aşk çift taraflı yaşanır ve fedakarlık ister. Fedakarlık olmadan aşk olmaz, fedakar olmayana da aşık olunmaz. Saçma insanları takıntı haline getirip aşk kavramını basitleştirmeyin. Gençliğinizi böyle abuk subuk takıntılarla harcamayın. Kimse vazgeçilmez değildir, gideni kalmaya zorlamayın, gelmeyeni sevmek için kendinizi zorlamayın. Herşeyi hayatın akışına bırakın gençliğinizi yaşayın. Gelmesi gereken gelir, fedakarlıklar yapılır, planlar yapılır, aşk yaşanır, alışkanlıklar başlar ve hayatınız bu döngü içerisinde akıp gider. Hayat böyledir, bu döngüye girmek için kendinizi zora sokmayın. Yaşıyorsanız bilin ki sizede sıra gelicek ve sizde bu döngüye dahil olucaksınız. Bu yüzden size sıra gelene kadar hayatınızı yaşayın, tecrübeler edinin, genç yaşta aşkın ne olduğunu bilmeden kendinizi hırpalamayın.
Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına kapılmamalıyız, mutluluk elimizden kaçarsa isyan etmemeliyiz; hayat budur işte. Kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Ne saçma düşünce! Hayat hayattır, bir ödevdir, ödev dediğin de çetin bir iştir.
Her cümlenin sonunda durup düşünmemi sağlayan bir kitap oldu benim için. Çok saçma mı olur bilmiyorum ama kişisel gelişim kitabı olarak bile okunabilir. 'Hayattan her şeyden zevk al, anı yaşa, anı yakala, anı öp' kelimelerinden ziyade içinde yaşadığımız dönemde ne kadar kaybolduğumuzu sorgulattı bana.
Kimi yerde dolaylı olarak kimi yerde de direkt bir şekilde mesajı insanın alnının çatına yapıştırmış yazar.
Kitapta karakter yok, kitabın geçtiği zamanı ve mekanı bilemiyoruz. Bu da aslında kitaptaki doktorun, koyu renk gözlüklü genç kızın, şaşı çocuğun ya da ilk kör dediğimiz karakterlerin aslında biz olduğumuzu gösteriyor.
Yalnızca nokta ve virgül kullanarak bu kadar akıcı bir dile ulaşması, o hisleri bu denli okura hissettirmesi de kitabı elinizden bırakmamanızı sağlıyor.
İyi okumalar.
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022105,3bin okunma