Felsefenin konuları çok fazladır: İnsanla ve doğruyla ilgili hiçbir şey ona yabancı değildir. Yine de, bu demek değildir ki hepsi eşit derecede önemlidir. Kant, Mantık adlı meşhur eserinde, felsefenin alanını dört soruyla özetliyordu: Ne bilebilirini?, Ne yapmam gerek?, Ne ümit edebilirim?, İnsan nedir? "İlk üç soru, son soruyla ilişkilidir," diye belirtir. Ama şunu eklemek isterim ki, bu dört sorunun hepsi de, şüphesiz insani ve felsefi olarak temel olan beşinci bir soruya açılım yapar: Nasıl yaşamak? Bu soruya akıllıca yanıt vermeyi denediğimiz andan itibaren felsefe yapıyoruz ve bu soruyu kendine sormak kaçınılmaz olduğuna göre, felsefeden sadece budalalık ya da gericilik nedeniyle uzak kalınabileceği sonucuna varabiliriz.
İktidarda olanların 'Şiddet kullanmadan düzeni ve nezih bir hayatı sağlamak mümkün değildir" sözünü neden sarfettikleri anlaşılabilir. Onların, "düzen" derken, azınlığın başkalarının emeğinin sırtından aşırı zenginliklere mübtela olabilecekleri bir hayat tarzını; "nezih hayat"tan da böyle bir hayatın önünde hiçbir engelin bulunmayışını kastettiği açıktır. Söyledikleri ne kadar adaletsiz olursa olsun, şiddetin bastırılmasının hem onların halihazırdaki hayatlarını ihtimal dışı bırakacağı ve hem de ne zamandır süren adaletsizlik ve zulmü ortaya çıkaracağı için böyle konuşabildikleri anlaşılmaktadır.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
ŞEHRİN EN YÜCE YERİNDE
İslam, ne kadar sade ve insanidir..! Hangi dinin mü'mini, şehrin en yüce noktasına çıkar, hiç bir sanatın anlatamayacağı bir jestle, insanı, Allah yoluna çağırır. Öteki inanışlardan, daha önsözünde bu kadar ayrılan İslam, Allah'ın ilk ve son mesajı, ve öteki dinler. O'na gelinceye kadar, müzik ve akort, piyes için prova neyse o değildir de nedir? Kurt kuş uykuda iken, şehri uyanık ve mü'min tutan, İslamdır. Şehrin en yüce noktasından mü'min, Gerçek İnanışın ilk ve en umumi prensiplerini, açık ve seçik olarak, bıçak gibi keskin, aşk kadar kudretli, merhamet kadar yumuşak, iş kadar hareketli bir formülü, bir kurtuluş planının ilk taslağını havaya çizer; şehir şahittir...
Sayfa 47 - DİRİLİŞ YAYINLARIKitabı okudu
Çocuk sevgisinin diğer tüm sevgilerden üstün, daha anlamlı, önemli ve büyük olduğunu hissedenlerden olmadım hiç ama benzersiz bir sevgi olduğunda kabul etmek lazım çünkü temelinde fiziksel çekim, zevk, mantık yok, korku var. İnsan çocuğu olmadan korku nedir bilmezmiş ve belki bu korku nedeniyle daha muhteşem bir şey sanıyoruz çocuk sevgisini, çünkü korkunun kendisi de muhteşem. Her gün ilk aklına gelen “onu seviyorum” değil “acaba nasıl?” oluyor. Dünya bir gecede korku tüneli halini alıyor. Çocuğun yaşı, nasıl ve ne zaman senin olduğu önemli değildir. Bir kişiyi çocuğun olarak görmeye başladığında bir şeyler değişiyor ve daha önce ondan aldığım bütün mutluluğun, ona karşı bütün hislerin önüne korku geçiyor. Biyolojik değil, biyoloji ötesi bir korku; kişinin genetik kodlarını sürdürme konusunda kararlılığından çok, evrenin tuzaklarına ve imtihanlarına meydan okuma, sana ait olanı yok etmek isteyen kuvvetlere karşı savaşma duygusu. 
Sayfa 194 - Doğan KitapKitabı okudu
"Nedir töresi sevdanın bilmem? ilk kez sevdalanıyorum çünkü. Lâkin yüreğimin gizini olduğu gibi aşikâr etmek isterim. Dilerim ki sevdam kadar sözüm de doğru ve temiz olsun. Sana sevdalandım Muradhan. Günlerce gözüm uyku tutmadı, söz tut­madı dudaklarım. Yaptığım her işe hayal bulaştı, düş bulaştı. Çoğu kez anlamadım hayalde miyim? düşte miyim? Toprağa düşen ilk tohum gibi, sabi bedenime düşen ilk sevda bu. Yüreği­min ilk cemresi. Bu yüzden ne töresini bilirim sevdanın, ne de hukukunu. Bildiğim sevdamın kendisidir. Bedenim içinde ikinci bir can gibi kımıldanıp durur. Lâkin bilemem sevdam sana mı­dır? suretine mi? Belki de her ikisi de tutar birbirini etle tırnak gibi. "Bilirim dilin laldir, lâkin aşikâr et bana yüreğini." Selvihan'ın bu sözü üzre Muradhan dedi ki, yedi sesiyle birden, yedi sesiyle gür ve delikanlı: "Sen bir Bey kızısın, ben bir oba uşağı, dünyadaki yerimiz birbirin tutmaz. Mezhebimiz bir değildir, nikâhımız tutmaz. Ben bir göçerim, sense bir dağlı, mekânımız tutmaz. Ben bir lalim, sense bir bülbül, kelamımız tutmaz."
MUTLULUK NEDİR?
Mutluluk dediğimiz şey kandırma­cadan başka bir şey değildir ve ancak karşımızdaki insanların gerçekte ne düşündüğünü bilmediğimiz sürece mümkündür. Kendi mutluluğunu başka insanlarla tanımlayabilen biri, ger­çekte hiçbir zaman mutlu olmamıştır.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.