Bir zamanlar bir öğrencinin Ustasına sorduğu soru buydu.
Usta o anda cevap vermedi. Ancak birkaç gün sonra, o ve genç öğrenci bir nehrin yanında otururken, susadığını söyledi ve çocuktan oradaki eski bir kirli elekle ona biraz su getirmesini istedi.
Öğrenci başladı, çünkü bunun mantıksız bir istek olduğunu biliyordu.
Ancak, Efendisine karşı çıkamadı ve eleği alarak bu saçma görevi yerine getirmeye başladı. Efendisine götürmek için süzgeci nehre her daldırdığında, ona bir adım bile atamadı, süzgeçte bir damla bile kalmadı.
Onlarca kez denedi, ama kıyıdan Efendisine daha hızlı koşmaya çalıştığı kadar, su elekteki tüm deliklerden geçmeye devam etti ve yol boyunca kayboldu.
Yorgun bir halde Usta'nın yanına oturdu ve "Ben o elekle su alamam. Affet beni usta bu imkansız ve ben işimde başarısız oldum" dedi.
“Hayır yaşlı adam gülümseyerek cevap verdi; başarısız olmadın. Elek bak, şimdi yeni gibi. Deliklerinden süzülen su onu temizledi"
"Kitap okuduğunda devam etti yaşlı usta ; bir elek gibisin ve onlar nehir suyu gibi"
"İçinde akıttıkları tüm suyu hafızanda tutamasan da önemli değil, çünkü kitaplar ancak fikirleriyle, duygularıyla, hisleriyle, bilgileriyle, sayfalar arasında bulacağın gerçekle, zihninizi ve ruhunuzu arındıracak, sizi daha iyi ve yenilenmiş bir insan yapacaktır. Okumanın amacı budur”.
Hayatın en büyük kuralını bilir misiniz?
Kaçtığınız şeylerin tutsağı olursunuz!
En çok neyden korkarsanız bir gün gelir o yakalar sizi! "Korktuğum başıma geldi," der ya insan. Gelir, gelmeden ölmezsiniz!
Ve hayat, daima sevdiğinizle sınar!
İzaha gereği yoktur bu cümlenin. Okuyan herkes bilir sevdiğiyle sınanmanın ne demek olduğunu.
YouTube kitap kanalımda Kafka'nın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/VC6JxCLzwNI
İnsansız hayat aracı.
Yeter ki yatakta hiçbir şey yapmadan kalmamak. Her zaman bir şeyleri seçme zorunluluğuna itilmelerimiz. Ayağa kalkabilmek için ellere ve kollara ihtiyacı olmak. Sistemin bize
Arif Bilgili
Elinde ufak bir bavul, gerçek dünyada belki yanıp tutuştuğun markaların hepsinden uzaksın. Zira burada ayakkabı giymek bile, kavgaya hazırlanmakla eş değer sayılıyor. O pahalı ayakkabıların hükmü yok anlayacağın. Bulutları, çimenleri, herşeyi özleyebileceğin bir mekana uğurlanıyorsun. Köstekli saat tıkırtısıyla ilerleyen
“Kızlar okuyun. Okumazsanız; kolunuza takılan 3 bilezik, kocanızın ömür boyu ödeyeceği salon takımıyla övünen, çeyizi dünyadaki en değerli eşya sanan bireyler olursunuz. Dışarıda nehir gibi akan bir hayat varken siz o nehirdeki sabit kaya gibi sürekli aynı kalırsınız.”
Kitabınızı bir umut için okumak istedim. Çoktan yitirdiğim umutlara bir umut olsun diye. Dicle Nehri kıyısında ölü bir beden kadar soğuk bir taşa oturup sıcak kitap sayfalarını okumaya başladım.
Çocukluk yıllarınızı okurken kendi çocukluk yıllarım aklıma geliyordu, çocukluğumda hayaller kurduğum bu nehir kıyısında. Çocukken geleceğe dair
Herkese Merhaba.
Mustafa Kutlu. Yeni tanıdığım ve iyiki de tanıdığım bir yazar.
Ya Tahammül Ya Sefer kitabına gelecek olursak; bu kitabı gerçekten çok beğendim. Yazarın o kadar hoş ve sade bir anlatımı var ki insan kitabın atmosferine çok çabuk kapılıyor. Satırları okudukça kendimden bir şeyler bulduğumu hissettim bu kitapta.
Herkesin bir ideali,
Birgün Resulallah (Sallallahü aleyhi ve sellem), İmam-ı Ali`ye (Kerremallahü vecheh ve radıyallahü anh), (Ya Ali! Senin, namazın farzına, vacibine, sünnetine, müstehabına riayet etmen gerekir!) buyurunca, Ensar`dan bir zat dedi ki : ( Ya Resulallah! İmâm-ı Ali bunların hepsini bilir. Bize de bunların faziletini anlatır mısınız? Biz de ona göre