Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Nilay Keskin
Nilay Keskin
@nilay_keskin
korkunç kıştan sonra açan bahar çiçeği
Anestezi
14 Nisan 2000
481 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Olmaz denileni olduran, imkansız görüleni gözler önüne seren, bildiğinden ve inandığından aslan vaz geçmeyen bir LİDER'in önderliğinde kurulmuş bir ülke.. Şanıyla, şerefiyle, kanıyla, gözyaşıyla olmazı olduran halkın nesliyiz. Unuttuğumuz ya da unutturulmak istenen gerçekleri hatırlayınca ne mucizelere gebe bir toplumdan geldik bu gününe. Zamanında atılan küçük bir tohumdan koca bir çınar ağacına evrilen halkın dallarıyız biz ve gelecek nesil bu dalların tomurcukları olacaktır.
Okunması geç kalınmış bir kitaptı benim için. Müthiş duygular uyandıran, gerçeği unutmaya yüz tutmuşken hatırlatan, silkinip bu toplumun sağlam bir yapı taşı olmam için daha şevk uyandıran şahane bir kitap.
Yazar o kadar güzel işlemiş ki yaşanılanı, zulmü, sevinci, kahramanlığı.. Yoktan var olan bu toplumu, yapamazsın diyenlere, ayrıştırıcı olanlara rağmen hep birleştirici olan LİDERİMİZİN önderliginde kurulan güzel ülkemizi.
Eskişehir-Kütahya Savaşı'nın mağlubiyetini onun ardında yaşanan Sakarya Muharebesi ve son vuruş olan Büyük Taarruz'un büyük zaferini çok güzel anlatmış yazarımız. Ben boş vakitlerimde kendimi hep kitabın başında buldum. Ve Türk yurttaşlarının hepsinin okumasını canı gönülden istediğim milli bilinci çok güzel uyandıran bir kitap.
Dilerim herkes okur, dilerim herkes milli bilince ortak olur ve bize dikte edilmeye çalışılan her şeyi yurt birliğimiz önderliğini öncelik tutarak çok çalışıp iyi vatandaşlar olarak öderiz ulu liderimiz ve üstümüzde büyük hakları olan şehitlerimiz adına .
Okumanızı en içten isterim sevgililer okurlar ve iyi akşamlar dilerim.
Ağaçlara da şiir yazılabilir. Ormanlar da kardeşligi öğretebilir yeri gelir. Ulu bir ağaçtan da ögrenebiliriz dik durmayı. Zarif olmayı, esnek olmayı, bir yaşamayı, başka dallara dokunmadan gökyüzüne uzanmayı, bazen başka dallara sarılarak büyümeyi de öğrenebiliriz ağaçlardan. Evet öğrenebiliriz.
Bize nefes olan, gölge olup güneşten kaçtığımız liman olurlar. Bir ağaç öğretir hayatı bize, bakmayı bilirsek tabi.
Okuyunca bunu öğrendim bu kitaptan. Gidip bir ağaca teşekkür etmek gerektiğini. Bizler için göğe uzandıklarını. Nefes olmak, besin olmak için yaşadıklarını.
Müthiş bir betimleme ve duygu ile aktarıyor yazarımız tüm bunları. Kitap oldukça akıcı ilerliyor zaten kısa da aynı zamanda. Ama duygu yoğunluğu çok hoş ve kibar kanımca.
Kısaca bu hoş tasvirlerle dolu, duygu yoğunluklu kitabı okumanızı tavsiye ederim sevgili okurlar. Yeni yıla girmişken.. Güzel kitaplarla buluşabileceğimiz iyi yıllar dilerim.
Kitabımız, ilkokula giden küçük bir beyefendinin günlük halinde tuttuğu kitabı anlatır. Kendi küçük dünyasını, arkadaşlarını ailesini...
Ben tek şunu demek istiyorum bir yetişkin olarak çocuk kitapları okumak da ayrı bir hoş oluyor bence. Çünkü insan büyüdükçe çocukluğundan sıyrılıyor ve masumiyet yerini kirli dünyaya bırakıyor. Aslında ne kadar büyüsek de içimizdeki küçüğe sıkı sıkı sarılınca mutluluğu kaybetmemeyi başarıyor insan. Bu kitabı okurken bunu daha iyi gördüm ve bu yüzden özellikle yetişkin bireylere tavsiye ediyorum bu hoş kitabı. Çünkü içinizi ısıtacak ve mini mini insanların küçük bedenlerinde ne de kocaman yürek taşıdığını göreceğiz.
Ayrıca sevgili luna sana teşekkür ederim normalde çocuk kitaplarına ben önyargılıyken senin tavsiyelerin ile başladım. Ve hiç de pişman olacağım gibi durmuyor.
İyi okumalar diliyorum şimdiden :)
Okur Takip Önerileri
Sevgili okuyucular iyi geceler dilerim,
Ben kitap incelemelerinde duygu yönünden tesiri olmuş kitapları yazmayı seviyorum ve Kamelyalı Kadın ile karşınızdayım...
Kötü kadınları hoş gören saygın Dumas amcamız buna annesi ile başlamış. Anne ve babası evli değilken doğmuş ve çevresi annesini o kötü kadınlardan saymış. Çocukluk çağlarında küçük Dumas'ımız bu baskıyı akranlarından çok çekmiş. Bu yüzden de 'kötü kadınlara' saygısı ve hoşgörüsü hep olmuş. Aslında ne çilelerle hayata tutunmaya çalıştıklarını bizlere de bu kitabı ile ulaştırıyor.
Kendi yaşadıklarını anlatıyor kitabında. Baş karakterimizin adını değiştiriyor kamelyalı kadınımızın yani.
Kitaba gelecek olursak çok duygusu tesir eden bir kitap. Duygulara kapılıp gidiyor içi burkularak insanın. Armand ve Kamelyalı kadın aşkı mutluluğu bir süre bulabiliyorlar ama yine gölge düşüyor. Maalesef her masalın sonu iyi bitmiyor. Burada olduğu gibi.
Armand çok zengin olmayan orta halli bir ailenin oğludur, onun harici Marguerite bir köyde sefil hayat yaşarken düşer bu yollara. Başta onu her hali ile kabul etmesini isteyen Marguerite de zaman sonra aynı aşkı duyar Armand'a ve bu hayattan sıyrılabileceğini düşünür. Ki bunu belli bir süre yaparlar da belki dış etkenler olmasa yapmaya devam da edebilirlerdi. Şayet Armand'ın babası durumdan hoş olmayarak mutluluklarını gölgeler. Hasta olan Marguerite hayata fazla tutunamaz ve ölür.
Bu hoş kitabı okuyacak arkadaşlara iyi okumalar dilerim. Geceniz güzel olsun efenim:)
Madam de Prie...
Kahramanımız ihtiraslı, kendini beğenmiş, gözü yükseklerde, kendisi statüsü dışındaki halkı hor gören, gururlu, kendine son derece güvenen bir kadın. Sayın Zweig, bu kadın hakkında o kadar güzel ruhsal tasvirler yapmış ki akıcı anlatımının yanında...
Kendisi, kralı çok kızdırarak sürgün edilir. Paris'ten uzaklaşmak Madam de Prie'ye çok ağır gelmiştir. Gönderilirken gururdan kimseye bir şey dememiş, nasıl olsa dostlarım çok, bir şekilde yolunu açar geri dönerim diye kimseye fark ettirmeden şehri terk eder.
Sanıldığı gibi Madam de Prie çok da aranmıyor. Ulaklarla ne kadar dostlarına mektup gönderse de unutulduğunu daha doğrusu aranmadığını acı bir şekilde kavrar.
Bu unutuluş, ününün sönmesi kahramanımızı çok ateşlendirir. Ne kadar köyde uğraş bulmaya çalışsa da kendine yediremez ve böyle büyük hayatın sonu da büyük olsun diye düşünür.
Kendisine, kendince büyük bir son hazırlar. Gösterişli bir ölüm olur. Ama ne yazık ki sandığı gibi bir etki uyandıramaz.
İntihar mektubu saraya ulaştığında sadece birkaç dakika konuşulmuştur.
Yavaşça söyleyeceklerimin sonuna gelirken kitaptan şu cümleleri eklemek istiyorum: Yazgısı, önemsiz olayların tozuyla dumanının altında kalmıştı. Sanırım bu kitabı bu cümle güzel bir şekilde özetliyor.
kitabı okuyacak arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar dilerim....
Atalarında köpek kanı da taşıyan boyun eğmeye zorlanmış köpek kırması bir kurt... Beyaz Diş...
Jack London'ın bağlandığım kitaplarından biri Beyaz Diş. Her okuduğum kitabında daha çok seviyorum bu yazarı. Bize onca yıl öncesinden "sana söyleyeceklerim var insanoğlu!" diyor sanki ve bu sözünün etkisi daha nice yıllar sürecek muhtemel.
Bir kahve eşliğinde çerez denilebilecek tarzda bir kitap Kızıl. İçimizi hem ısıtıp hem de burkacak bir hikaye, yine bir Zweig örneği ..
Kahramanımız Berger on sekizinin başlarında bir delikanlıdır. Okumak için taşradan Viyana'ya gelir büyük hayaller kurarak. Çevresi tarafından kabul görmek ister ancak çok çekingen karaketere sahip olduğu için bir atılım yapamaz.
Hâlâ günümüzde de benzer Berger karakterlerini görebiliriz çok öncesi yıllarda yazılmış bir kitap olsa da. Tasvirleri ile güzel sahneler ortaya koyuyor yine Sayın Zweig, hoş dili ile.
Okuyacak arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar:)
Kitap bir körlük salgını anlatmaktadır, bilindik salgın hastalıkların aksine. Kitap kapağında da görülen yedi kişilik kaderin bir araya getirdiği kişiler vardır ön planda. Göz doktoru ve karısı, ilk kör olan kişi ve karısı, bir gözü sarılı yaşlı adam, koyu gözlüklü genç kız, şaşı küçük çocuk...
Trafikte araba sürerken bir anda kör olan adam göz doktoruna gider karısı eşliğinde. Göz doktoru herhangi bir fizyolojik bulgu bulamaz adamın gözünde. Kör adamın anlatımına göre birden kendini bir süt denizinde bulmuştur.
Zaman içerisinde herkese yayılım gösterir hastalık. Artık herkese bulaşmıştır, başta uygulanan karantina da bir fayda sağlamamıştır. İnsanların tek derdi yemek bulabilmektir. Bunun uğruna adam öldürebilecek dereceye gelebilmektedirler.
Sözün kısası kitapta insanların bir duyusunu kaybetmesi beraberinde nelerin zincirleme başa gelebileceğini çok güzel anlatmıştır yazar. Nasıl insanlığımızdan çıkabileceğimizi...
okuyacak arkadaşlar varsa şimdiden iyi okumalar dilerim...
Kitabın bir cümlesi dudaklatıyor insanı, düşünme ihtiyacı hissediyorsunuz. " Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin"
Kendimizden çıkıp baktık mı hiç suretimize, kim olduğumuza?
Ayrıca yazar nokta ve virgül dışında bir noktalama işareti kullanmadan kuruyor kitabını ve hoşa gidiyor bir şekilde.
Bilinmeyen adadan çok bilinmeyen benliklerimize seslenişidir belki de Sayın Saramago'nu. Okuyacaksanız keyifli okumalar şimdiden:)
Merhabalar efeniim, bir kitap incelemesi ile karşınızdayım. Kitap için çok tatlı içinizi sıcacık yapan bir hikaye diyebilirim. Bize August' un zorlu hayatını daha doğrusu çevresi yüzünden zorlu hâle getirilen hayatını anlatıyor. Finalinin hoş bir şekilde bitmesi şahsımca tatmin ediciydi. Sonunda "Aferin sana Agust!" diye içimden ben de tezahürat yapmadım değil
Kullanılan dil çok sade suyun sabunda kayması kadar kolay okunuluyor.
Şahsımca severek okuduğum kitaplardan biri tavsiye ederim. İyi okumalar:)
Gerçekten genç bir kızın kalbinden bakıyoruz bu sefer hayata. İncinmekten biraz korkarak, ama hayata umut dolu bakarak başlıyoruz kitaba. Kadının yerini güzel sorgulatıyor yazar. Zamanında bile aynı sorunları çekmiş kadınlar. Bu günlerde denk gelmek de bu kitaba benim için biraz manidar oldu tam bir tesadüf ile. İçimizi sımsıcak edecek bir son beklerken hiç beklemediğim bir şekilde bitti aynı zamanda. İçimi sımsıcak yaparken karakteri kendimle özdeştirdiğim için daha fazla çekti kitap beni içine. Kesinlikle tavsiye ederim okuyacak arkadaşlara. İyi okumalar:)
İki farklı zaman diliminde yaşanmış iki farklı hayat öyküsü ve ikisini de bağlayan bir tablo.. İnancı uğruna ne denirse densin pes etmeyen iki inançlı kadın.. Su gibi akıp giden güzel bir yaşam öyküsü.. Gerçekten okumaktan zevk aldığım bir kitap oldu Ardında Bıraktığın Kadın. Basit bir aşk kitabı olacak diye ön yargı besliyorken yazar ön yargımı çok güzel kırdı. Ben karakterlerin yerine kendimi koyup şimdi bırakırdım derken onlar inançları ile sonuna kadar götürüp savaşlarını kazandılar sonuna kadar. O zaman güzel kadınlar, güzel hikayeler iyi ki var diyorum:) Keyifli okumalar dilerim okuyacak arkadaşlara.
Sayın Zweig Bey yine okuma zevkini sonuna kadar tattırıyor okuyucusuna. Gayet öz ve yerinde bir kitap diyebilirim. Gerçekten okumaya doydum kitabı. Duyguyu tam yerinde geçiriyor okuyucuya. Tam olarak bir oturuşta okunacak, yormayan bir kitap. Tavsiye ediyor ve okuyacak arkadaşlara iyi okumalar diliyorum:)
Utopia, bana bir hayal şeridi gibi geldi. Öyle bir ülkede olabilmek için neler yapmazdım dedirtti. Eksikliklerimizi, gereksiz fazlalıklarımızı görmemi sağladı. Ne olurdu şu kitabın içinde yaşayabilir olsam? Böyle huzurlu bir devlette çıkarlar savaşı olmadan yaşayabilmek.. Bir oturuşta zevkle okunabilecek bir kitap okumak isteyenlere zevkli okumalar dilerim:)
