"Değer verdikleri tek şey aldığım notlardı. Ben de sisteme bir şekilde adapte oldum ve sınavlardan yüksek puanlar aldım. Ailem başarılarımdan dolayı benimle hep gurur duydu. Ancak içimde koca bir boşluk vardı. Ne kadar yüksek not alırsam alayım dolduramadığım bir boşluktu bu. Hep eksiklik hissediyordum. Günün sonunda iflah olmaz bir mükemmeliyetçiye dönüştüm. Bugün geldiğim noktada, kendimizi eze eze alınan notların, okul derecelerinin beş kuruş etmediğini düşünüyorum. Bunlar insanı mutlu etmiyor. Öz güven vermiyor. Zannedildiği gibi iyi bir iş bile vermiyor. Güveni, sevgiyi, onayı sadece başarıya bağlıyor ve mutsuzluğun asıl kaynağı oluyor. Kalan yıllarımızı da bunu çözmek için harcıyoruz. Öğretmenler bize kendimizi değerli hissettirsin, doğuştan getirdiğimiz potansiyelin ve farklılıkların ne kadar güzel olduğunu göstersin, hata yapmanın normal olduğunu anlatsın ve ne kadar hata yaparsak yapalım ilerlemeye olan inancımızı kırmasın yeter. Gerisini zaten hallederiz." Fazla söze gerek yok. Söylenecek her şey mektupta söylenmiş. Hepimize önemli görevler düşüyor. Doğan her çocuğun onu geliştirecek bir aileyi hak ettiğine inandığım gibi; yine onu geliştirecek bir öğretmeni de hak ederek doğduğuna inanıyorum. Çocuklar sadece öğrenci değil, her şeyden önce insan.
Sayfa 136
4. “Hadîsler de Kur’ân gibi uyulması gereken şeyler olsaydı, onlar da Kur’ân gibi yazılırdı. Hz. Peygamber Kur’ân’dan başka şeylerin yazılmasını yasaklamıştır. Bu da uyulması gerekenin Kur’ân olduğunu gösterir.” İlginçtir! Bu örnekte sünnete uymayı reddetmek için hadîslerden delil getirilmiştir. Bu çifte standartlık bir yana Hz. Peygamber’in
Reklam
Sanat ve Şeriat
Ha gayret bizim ölçümüz başkadır. Ahmet el Rufai Hazretlerinin şu sözünü analım: "Bir kimseyi havada uçu yor görseniz, buna bakmayın. Yaptıklarının şeriata uygunluğuna bakın." Evet sanat ve şeriat noktasına geldik. Açık iki kapı. Sa nat bu iki kapıdan aynı anda geçilebiliyorsa sanattır bizim için. Başka türlüsü de sanattır belki ama onların sanatıdır o. Bizce mak bul olamaz. Onlar guddelerin marifetlerini çok sanatkârane anla tabilirler meselâ. Demek ki şeriata uygun sanat ve şeriata uygun eleştiridir aslolan. Henüz hiçbir detayı üzerinde bilinçle durma dığım fevkalâde güzel ve güven dolu bir yargı bu.
Sayfa 100
…Örneğin, kovandan henüz çıkarılmış bir balmumu parçasını ele alalım. İçindeki bal tatlılığını kaybetmemiş, toplandığı çiçeklerin kokusunu hâlâ kendinde muhafaza ediyor. Rengi, biçimi, büyüklüğü göze çarpan bu sert ve soğuk balmumuna dokunuyorum; vurduğumda belli belirsiz bir sesle karşılık veriyor. Kısacası bir çimdi açık ve net şekilde tanımanızı sağlayacak her şey, onda bir araya geliyor. Ancak şimdi konuştuğum esnada balmumunu ateşe yaklaştırıyorum. Tadından geriye bir şey kalmıyor, kokusu uçuyor, rengi değişiyor, şekli yitiyor, büyüklüğü artıyor; akışkan hâle geliyor, ısınıyor. Artık ona zar zor dokunabiliyorum ve vurmama rağmen sesi çıkmıyor. Bu değişiklikten sonra aynı balmumu olduğunu söyleyebilir miyiz? Evet. Aynı balmumu olduğunu kabul etmek lazım ve kimse de bunu inkâr edemez. Öyleyse bu balmumu hakkında açıkça ne öğrendik? Şüphesiz duyular vasıtasıyla orada öğrendiğim şeylerin hiçbirini.
# Hilal
Aslında benim için iyi ve kötü öğretmeni belirleyen derste ne anlattığı değil, bana kendimi nasıl hissettirdiğiydi. Aşağıdaki sorulara verilen cevaplar, o öğretmenin gözümdeki değerini belirledi. Beni seviyor mu? Bana değer veriyor mu?Başaracağıma inanıyor mu? Özel olduğumu hissediyor muyum? Sorduğum soru ne kadar basit ya da aptalca olursa
ölümsüz aşk
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak Cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her
Reklam
65 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.