Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 85 - Yapı Kredi Yayınları
“Güç ve başarı ahlakın üstündedir, kınamanın da ötesinde. O halde demek ki ne yaptığınız değil, nasıl yaptığınız ve adını ne koyduğunuz önemli.”
Reklam
.... Çağdaş kadının bağımsızlık korkusu: “Sindrella Kompleksi” Sindirella Kompleksi’ni ilk duyduğumda adı itibarıyla ve kadın meselelerine ilgim olduğundan dikkatimi çekti, biraz araştırdım. İnternette tatmin edici bir kaynağa rastlayamadım. Fakat yazar Colette Dowling’in Sindrella Kompleksi adında bir kitabı olduğunu görünce derhal sipariş
Fakat bilebileceğimiz bir şey var ki o da bu cellatların bize dost olamayacağıdır. Bunların hepsi fena, vicdansız insanlardır demek istemiyorum. Ne gezer, onların arasında da ne müşfik aile babaları, ne vefalı arkadaşlar, ne hassas yürekli tabiat aşıkları vardır. Ama karşımızda düşman olarak vazife aldıkları andan itibaren onlar, iradelerinin dışında bir kuvvetin oyuncağıdırlar. Cemiyet içinde aldıkları mevki ve vazifenin onlara verdiği şahsiyet, tabiatın şekil verdiği asıl benliklerini o kadar gölgelemiş, seneler geçtikçe o kadar gerilere itmiş, boğmuştur ki, kendileri bile bu asıl benliklerini aramaya kalksalar, herhalde içlerinde karanlık bir boşluk ve bir kargaşadan başka bir şey bulamayacaklardır.
Sayfa 113Kitabı okudu
yaşadığımız dönem, içindeki insanlar pardon hangi insanlar ya da insanlar mı artık demeliyiz? olan biten şeyleri görüyorlar ama hâlâ tepkisiz kalıp gülebilen biri insan değil, o insanları yakıp öldüren caniyle aynı kalbe sahip... gs maçı kazandığı için sokaklara dökülebiliyorsunuz ama onca çocuk insan katledildi siz hâlâ neyin kutlamasını yapıp neyden gurur duyuyorsunuz? cidden bazı insanlara insan demek bile çok fazla, insanın insan olduğunu merhametinden anlarız artık , merhamet bir yana insanlık duygusu kalmamış insanlarla aynı havayı paylaşmak büyük bir yük.. onların başına gelen bizim de başımıza gelebilir, bugün dünya mavi diye yarın yer yarılıp kırmızıya dönmeyeceği ne malum?
Eş Seçiminde Anne-Babaya Hürmetin Önemi Müslüman gençler! Eş seçiminde arayacağınız en önemli özelliklerden birisi de anne-babaya hürmet olsun. Çünkü bize namaz, oruç, tesettür, zekât ve cihat gibi farzları emreden Allah’ımız, “Eğer onlardan (anne ve babalarınızdan) biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf’
Reklam
İstanbul, 29 Kasım 1947.
Canım Nahitim, (artık sana bu kelimelerle hitap etmekten de çekiniyorum) beni bir parçacık olsun anlamaya çalış. Beni sev demek istemiyorum, sadece inan. Ömrümüzün sonuna kadar bana inanacağını düşünebilsem bundan duyacagım saadet bugüne kadar duyduklarımın en büyüğü olur. Bütün bu satırlar sana olan hasretimi, sana olan muhabbetimi, sensiz yaşamaktan duyduğum sonsuz ıshrabı anlatmıyor mu? Nahit, ölüyorum. Senden ayrı yaşamak beni mahvediyor. Ne olursun üzme artık beni. Geçen mektubumda da söylediğim gibi bunları saatlerce tekrarlamak istiyorum. Kendimi o vakit de kandıramayacğım, biliyorum. Ama ne yapalım, elimde değil. Seni uzun uzun kucaklamak, öpmek, sevmek isterim.
Sayfa 102Kitabı okudu
Neden mi geldim? Seni son (?) bir kez görmek kadar, —belki ondan da önemli— önce kendime, sonra sana, şunu göstermek istedim: Koşullar ne olursa olsun; duygular ve güdüler ne denli zayıflamış olursa olsun (örneğin bana “Hoşçakal” demek için bulunabileceğim yere gelip beni bulamayınca, ne kadar bekledin —ne kadar beklerdin? Yeteri güçlülükte bir istek olsaydı, beklerdin : belki hiç beklemedin —o denli güçsüzdü istek); isteklilik sıfıra bile inmiş olsa, kişi gene de yapabilir birşeyi: Kendi kendine, “Gidip onu görmem gerek” diyebilir, ve, sanki içi boş, duygusuz, heyecansız, bir ‘gerekir’likten çıkan bir eylem olarak yapabilir bunu.
Gazze
Binlerce genç, yaşlı, kadın , çoluk çocuğun öldürüldüğü bu dünyada yaşamak bana utanç veriyor ve hâlâ buna kimse ses çıkarmıyor. Gerçekten aklım almıyor, ya düşünsenize oğlunuz, kızınız ya da anne babanız yanarak öldürülüyor, naaşları bile bulunmuyor . Ve bazen bazı insanların vicdanının olduğunu düşünmüyorum, ve en çok merak ettiğim şey şu biz yarın öbür gün öleceğiz hesaba çekildiğimiz zaman bu yaşanılanlara ses çıkarmayan bu olanlara tırnağını bile kıpırdatmayan insanlar ( böyle olanlara insan demek bile bana utanç veriyor) ne yapacaklar ?? Ben düşündükçe canımdan can gidiyor, burada böyle elim kolum bağlı otumaktan o kadar çok hicap duyuyorum kii bunun hesabı bile bana ağır geliyor ve bu soykırıma destek verenlerin bir kalbi olduğunu düşünmüyorum
Zeyno, "E sonuç?" diye sordu. "Sonuç..." dedi Alper, "oyumuzu dayımın istediği yere vermediğimiz için Allah bizi cezalandırıyormuş..." Ses çıkmadığını ve kendisine inanılmadığını görünce çocuk gibi yemin etti: "Valla bak! Güçlü lider şart diyor..." Ciddileşti; dünyanın sırrına vakıf bir insan edasıyla, "Böyle kendinden emin cehalet nasıl korkunç," dedi. "İnsan bir kez ortalıkta görünmeyen, işlerinin altına imza atmamış bir üst aklın, bir kadir-i mutlağın varlığına iman ederse, etrafında olan biten her türlü adaletsizliği, fazlalığı filan, 'Demek o öyle istedi, göremediğim bir şey olmalı,' diyerek kabulleniyor. Böylece, sorgulanmayan dünya, o da dahil herkes için bir cehennem oluyor." "Tabii bunları dayına da aynen böyle söyledin," dedi Zeyno alaycı bir sesle. "Maldım söyleyecektim bunları," dedi Alper. "İşte onu soruyorum ben, sonuç? Senin iş ne oldu?" Alper telefonuna uzandı, "Şu adamı arayacakmışım Aysel Abla öyle dedi. O arayacakmış zaten önden onu. Önemli bir abimizmiş..."
Sayfa 271 - Nakarat: TenâhenkKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.