Selam.
Bu akşam her zamanki işlerimden boşluk bulabildiğim için kendime açtığım ufak bir boşlukta biraz kafa dağıtmak, eğlenmek ve çokça mevcut olan merakımı gidermek için bu kitabı okumaya karar verdim.
Daha ilk başında içime oturdu, Barış'ın hissettikleri. Bir kitapta böyle hissettiğim zamanlar anlarım ki yazar ona bir şeyler katmış. Diyeceksiniz ki, her yazar kitabına bir şeyler katar. Doğru. Ama benim bahsettiklerim hepsi gibi değil. Uçurtmayı vurmasınlar kitabına Feride Çiçekoğlu, kendi ruhundan bir şeyler katmış. Buna eminim. Ve bu ruha dokunuyor.
Barış'ın, annesi yüzünden küçücük yaşına rağmen -mecbur olarak- düştüğü hapishanede, kaybetmek istemediği ama gidişini bile doğru düzgün göremediği, veda bile edemediği çok yakını İnciye yazdığı mektupları okuyoruz bu kitapta.
Hayatla ilgili basit görünen ama aslında ne kadar basit ve kısaysa o kadar derin ve anlamlı olan sözleri ve düşünceleri görüyoruz.
Çok fazla uzatmak istemiyorum ama söylemek istediğim; Barış'ın o yaşına rağmen büyük ihtimalle bulunduğu hapishanede etrafındaki herkesten daha akıllı olduğu. Söylemeseydim içimde kalırdı... Kendinden büyüklere sorduğu her sorunun cevabını ben de çok merak ettim, 'cevap verin lan artık, terslemeyin şu güzel çocuğu.' diyesim gelmedi değil. Biri ona anlatmalıydı hâlbuki, tüm bu olanları. Ah Barış ah...
Eğer ince ama bol duygulu bir şey okumak istiyorsanız kesinlikle bu kitabı okuyun. Hatta ardından filmini izleyin ve müziğini dinleyin. ( not: güzel ağlatıyor.)